Ya Rab! Böyle mi olacaktı, benim cennet yurdum?
Baktım da etrafıma yalnızım, ağladım durdum.
Bir mânâ veremedim, şu Milâdî yıl başına!
Şaştım da kaldım, Müslümanların vah telaşına!
Çevirdim başımı, nereye ettimse bir nazar.
Gördümki, noel için hazır, yer-yer çarşı-pazar.
Haykırmak gelmişti içimden, seslendim millete.
Heyhat! Duyuramadım, ne
Sizi, asla anlamayacaklarını düşündüğünüz oldu mu? Kelimelerin dilinizin ucuna geldiği ancak yine de sustuğunuz oldu mu? O kelimeler, birer cam kırıkları gibi içinizi kanattı mı? Peki, içinizi kemiren o dayanılmaz hisleri dağa, taşa, toprağa haykırmak istediniz mi?
Ben istedim...
Ne kadar çok etkilenirsem, o kadar çok yazmak istiyorum ve bir
Peygamberimizle ilgili fayda görebileceğim bir kitap olduğundan eminim. Ancak Bazı kitaplar her zaman okunamayabiliyor, ruh halinize göre zorlayabiliyor sizi.. Çöle İnen Nur da şu an için böyle oldu. En yakın zamanda yeniden elime almak ümidiyle şimdilik rafa kaldırdım :)
Anlatım dili olarak güzel bir anlatımı var. Fakat hikayeler çok can alıcı, akılda kalıcı değil. Kitap bittikten sonra aklınızda kalacak bir hikaye olduğunu düşünmüyorum. Şu an kitabın yarısına geldim, tüm hikayeler bir olumsuzluk üzerine dönüyor. Biraz iç karartıcı bir kitap. Aklımda kalan tek hikaye alzheimer ile ilgili olan hikaye. Bir de tuhaf olan bıyıklı kadın ve tellak hikayesi var. Bu ikisi de enteresanlıkları ile aklımda. "Bıyıklı kadın" tanımlaması olmasa hikaye çok iyi aslında. Özetle; tavsiye edeceğim bir kitap değil, parça parça hikayeler olduğu için de merak uyandırıcı bir tarafı yok. Bir an önce bitmesini beklediğim kitap.
İnsan toplumun hizmetinde olmamalı, toplum insanın hizmetinde olmalı. İnsan toplumun hizmetinde olduğu zaman canavar bir devlet oluyor. Şu an dünyayı tehdit eden de işte bu.