Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.7
Şükran
Şükran
@sukran_09
Yüreğini kolla.
284 okur puanı
Mayıs 2020 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Okuma Hedefleri
Kadınların kız çocuğu dünyaya getirdiği için utandığı,ayıplandığı; erkek çocuğu doğduğunda ise alkışlandığı,
kutlandığı bir vadi... Kitap bu vadide Malala’nın vurulmasıyla başlıyor ama daha sonra o topraklara, Pakistan kültürüne, kadına verilmeyen değere,sırf kız olduğu için eğitim hakkından hatta düşünme ve sorgulama özgürlüğünden dahi muaf tutulmaya çalışan hayatları okumaya başlıyoruz.
Malala, dünyadaki en güçlü silahın bir kadının,bir kaleme sahip olması ile mümkün olabileceğini anlatır. Pakistan’ın siyasi hayatını tüm yönleriyle ele almakta bir çocuk olmasına rağmen çok başarılı olduğunu göreceksiniz. Ortadoğu’ da kadın olarak yaşayabilmeyi hatta yaşam savaşı verebilmeyi tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermiş. Önce bir kadın sonra bir birey olarak okumalı ve okutulmalı.
İçinizi burkan kitaplar listesinde en başa ekleyebilirsiniz. Kitabı okumaya başlayınca kendinizi Barış ile beraber soğuk,suratsız taş duvaların ardında, sevgisizlikten hapishaneye düşen ama sevgi vermeye çalışan mahkûmların arasında ve sadece gündüzün görülebildiği yerde otururken buluyorsunuz. Kendilerine göre hep iftiradan bir araya gelen onlarca kadının arasında yaşamaya çalışıyor Barış,hem de çocukluğunu yaşamaya... Bir çırpıda bitiveriyor. Beni ağlamanın eşiğine getiren nadir kitaplardan oldu kendisi,şiddetle okumanızı tavsiye ediyorum.
Bazı kitaplar vardır onların ne arka kapaklarını okumak ne de yapılan yorumları görmek yetmez hissetmek ve sarsılmak için. Bu kitap tam da öyle bir kitaptı benim adıma.Kitabı bitiriyorsunuz ve sizi nasıl da sarstığını anında fark ediyorsunuz. Kitap için daha uyumlu bir başlık olamazdı diye düşünüyorum. Her ne kadar baş kahraman Fugui gibi gözükse de bence Jiahzen , Fengxia , Youqing karakterleri de çok sağlam işlenmiş. Yaptıkları fedakarlıklardan dolayı büyük bir gurur, hayattaki şanssızlıklarından dolayı da ince bir üzüntü duydum içimden. Kitabı okudukça bu kadar bahtsızlık bir ailede birleşemez diyorsunuz. İlk başlarda kendisinden nefret ettiğim karakter olan Fugui’ye sonlara doğru acıyla karışık bir merhamet duydum. Yaşadığınızın farkına varmak,yaşamanın güzelliğini anlayabilmek için belki de en güzel kitap
Okur Takip Önerileri
Yüzlerce sayfalık şiir kitabını okumak gibiydi bu kitabı okumak. Sevmek,üstelik karşılık alamadan bunun imkansızlığını bile bile sevmek ve bundan kıvanç duymak... Bilmem kaç kişinin yaşayabileceği bir durum.
“Yeryüzünde yaşamış kaç kişi benim gibi sevebilir bilmiyorum” derken aslında Ahmed Arif her şeyin farkında ama keşke bu sevgi bir takıntı olmasa.
Ahmed Arif’in, Leylâ Erbil’e seslenişi bir serzeniş biçimdedir ki kitabın dikkat çekme sebebi belki de budur. Ahmed Arif’in sevgisinin yanı sıra dilinin samimiliği,ince düşünceleri ve her şeye rağmen tüm duygularına açıklık getirişi beni en çok etkileyen şeylerden biri oldu. Kitap boyu kızdığımız Leylâ Erbil’e şiirleri yayımlattığı için belki de hep borçlu kalacağız.
Okurken insanı zorlayan hem de her manâda zorlayan,gerçekleri insanın yüzüne çarpan kitap. İnsan her ne kadar okurken bunun bir ütopya olduğunun farkında da olsa bazı olayların yaşanma ihtimali “acaba olur mu” düşüncesi yaratıyor zihinde. Yalnızca bir insanın,hayâli ya da gerçek tek bir denetleyicinin tüm insanları nasıl mekanikleştirdiğini,hayvanileştirdiğini,duygularını söküp aldığını hatta gerçek ile hayâli dahi ayırt edemeyecek kadar kafasını bulandırdığını okuyacaksınız sayfalarca. Sakin bir kafayla okunması gereken sizi sarsacak bir kitap. Kim bilir belki sizde okurken, iki artı ikinin beş ettiğine inanırken bulursunuz kendinizi.
Bazı kitaplar vardır ki okurken,gerçek hayatımızdaki insanları,mekanları kitaptaki ile özdeşleştiririz,bu kitap benim için tam da öyle bir kitaptır. Sanki aniden sokağın köşesinden Raskolnikov çıkacak,titreyerek ve hafif korkmuş bir halde bana bir şeyler itiraf edecekmiş gibi.. Ruh halini anlatan betimlemeler kusursuz olarak işlenmiş. Kendimi Raskolnikov’a acımakla ona kızmak arasındaki ikilemde buldum kitap boyu. Raskolnikov’dan öğrendiğim en değerli şey ise, insan bazen katlanmak zorunda olacağı olaylardan öylesine korkarmış ki,bu korku onda yerinden kalkacak dermanı bile bırakmazmış.
Hayatı boyunca yaptığı seçimlerin kendi elinde olmadığına inanan,yaşamın onu yaptığı insan ile hayâl ettiği insan arasında kalan,hakikate ulaşmak isteyen ama buna cesareti olmayan aynı zamanda teşhis dehası Dr. Bruer.
Yalnızlığı yaşam biçimi haline getirmiş,kadınlarla yıldızı hiçbir zaman barışmayan, kendisine köşe bucak inziva odaları arayan,zamanında kitaplarından yalnızca yüz tanesinin satılmasına dahi ihtimal vermeyen , öldükten sonra doğan filozoflardan olan Nietzsche.. Sahtelikle başlayan ama ciddi bir dostluğa dönüşen “baca temizleme” seansları.. Kitabın sonlarına doğruysa Breuer ve Nietzsche’nin hiç karşılaşmamış olduğu gerçeğinin yıkıcı etkisini görmekteyiz.
