Sonra davetçilerin mazbut bir yaşayışı, ibadetlere son derece bağlı bir anlayışı ve her nev'i ile nefsinde tatbik ettiği güzel ahlâkı olmalıdır. Şüphesiz onlar, davette bulunurken insanlar onların sözlerinden çok, yaşayışlarına, ibadetlerine ve ahlâklarına bakacaklar, kendileri için onların örnek olmasını bekleyeceklerdir. İşte bu durumda davetçiler yapmadıklarını söyleyenler, insanlara iyiliği emredip kendi nefislerini unutanlar ve kendileri sakınmadıkları halde insanları kötülükten nehyedenler pozisyonlarına düşmemelidirler.
Çağdaş islâm davetçilerinden Hasan el-Hudaybî der ki : "İslam'ı önce göğüslerinizde,gönüllerinizde hakim kılınız; yer yüzünde,beldenizde de islâm hakim olacaktır."
Elbette fenalıkların yaygınlaştığı,Allah'ın haramlarının işlenip emirlerinin çiğnendiği,bozgunculuğun kol gezdiği,bütün bunlara karşı da fertlerin hiç ses çıkarmadığı cemiyete Allah'ın felaketlerini umumi kılması,O'nun tabii kanunlarındandır.
Rasulullah'ın İslam'a Davet Metodu
İslâm daveti,davetçinin kendi şahsından başlayarak,suya atılan taşın etrafından hâlelenen halkalar misali,sırayla ailesi ve akrabalarına,komşu ve yakınlarına intikal eden,önce müslümanları,sonra bütün insanlığı şümûlüne alan mukaddes bir vazife ve geniş anlamlı bir kelimedir;hayatın her safhasında ve sahasında cereyan eden bir hâdise,bir ibadettir.O,İslâm'ın temel şartı ve esâsıdır
Müslüman da davetin sahasına girer,müslüman olmayan da; İslam davetinin muhatabı,her inanç ve akidededen insandır; ister hak üzere olsun,ister batıl...