Henüz taze taze bitirmişken bir iki kelam etmek istedim. Kitabın daha başında sonunu tahmin etmiştim öyle de oldu. Yaşama ait olan her duyguyu doruklarında yaşayıp,tutkuyla bağlı oldukları hislere ya da düşüncelere zihinlerinde ilahi bir biçim kazandırarak, tamamen düşlerinin içinde yaşayan ve gerçeklerin aslında düşlerindeki gibi olmadığını bilinç üstü bir seviyede farkettiklerinde ellerinde yaşama karşı tüketmişlikten başka bir şey kalmamış her insanın mutlak sonunu gözler önüne seren bir kitaptı benim için. Felsefi ya da toplumsal bir mesajdan çok ben ruhani olarak ilgilendim kitapla. Duyguların yoğunluğu ve o yoğunluğu kaybedişinden sonraki hisleri beni çarptı. Severek ve gerçekten ilgiyle okudum. Okuduğum romanların mutlu sonla bitişlerine o kadar alışmışım ki Martin Edenin de dediği gibi ‘Yaşam bu. Ve yaşam, her zaman güzel değildir.’ Gerçekçiliği bir tokat etkisi yaptı. Son olarak Martin Eden’e söylemek istediğim; insanlar hala paraya, para getiren fikirlere değer veriyor. Para tanrısı kullarını sefaletle, kibirle, rezillikle yaşatmaya devam ediyor.
Aslında söylenecek, üzerine konuşulacak çok fazla konu var. Bu kitap üzerine saatlerce konuşmak, başka insanların fikirlerini de duymak isterdim.