Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

OkurAnne

Her zaman diyorum ki, çığlık çığlığa;"Beni yoktan var eden Rabbime niçin kulluk etmeyecekmişim ki? Hangi hastalık beni kulluktan alıkoyabilir ki? Asıl hastalık ibadetten uzak kalmak değil mi? Asıl engelliler, sağlıklıyken ibadet etmeyenler değil mi?"
Reklam
İbadet Etmeme Gibi Bir Lüksümüz Mü Var?
Bana;"Bu haliyle bile ibadet ediyor, maşaallah" diyenlere, "İbadet etmeme gibi bir lüksümüz mü var?" diyorum. Ben Rabbime ibadet etmeye mecburum. Hiçbir hastalık beni Rabbime ibadetten alıkoymamalı. Hiçbir sıkıntı bahanem olmamalı. Rabbim bana sorarsa; "Kulum neden ibadet etmedin? Neden namaz kılmadın?" Ben de hastalık bahanesine sığınıp;"Allah'ım, biliyorsun ya, ben hastaydım, gücüm yoktu, yürüyemiyordum..."dememeliyim.
... Diyorum öyleyse; "Allah, Fatma'yı çok seviyor." Allah'ım fark ettir bana, fark edemediklerimi... Fark ettir, hazinendeki rahmetlerin bitmediğini.. Bedenim genç yaşıma rağmen her an ihtiyarlasa da, içimdeki güzel ruhum da ihtiyarlamadı ya elhamdülillah. Fark ettir Ey Rabbim. Fatma..

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Efendimiz (sav) in yetiştirdiği talebeler, sahabe efendilerimiz (ra) işlerini namaza göre ayarlarlardı. Namazların arasında işlerini görürlerdi. Bizler ise işlerimizin arasında namaza yer arıyoruz. Bulamayanlar sudan bahanelerle sonraya bırakarak kendilerine en büyük kötülüğü yapıyor.
" Kul, namazda kiminle sohbet ettiğini bilseydi, kesinlikle terk etmek istemezdi."
Reklam
Fatma : - Namaz ne güzel bir şey! Namaza 'Ey şifam, neredesin, gel!' diyorum. Çok bekliyorum sabırla namazımı. Hocam, hani insanı kendinden geçiren, huşû ile kılınan namaz var ya, işte ben onu arıyorum. Bizi izleyen bütün insanlara da diyorum ki; ayakta durmanın kıymetini bilsinler. Ben rüyalarımda ayakta namaza durduğumu görüyorum bazen. Çok özlüyorum kıyamı..
Ne de az düşünüyoruz! Ne de az şükrediyoruz! Şükredecek o kadar güzelliğe sahibiz ki oysa... Allah'ın bize verdiklerinin (sanki bize vermek zorundaymış gibi) hiç de kıymetini bilemiyoruz.Şükründen aciziz. Vermeseydi bize gözümüzü, gönlümüzü, kulağımızı, elimizi, ayağımızı, aklımızı, kızacak mıydık O'na? Karşı koyabilecek miydik? Vermeseydi bize varlığı, nereden bilecektik var olmayı? Dilemeseydi bizi var etmeyi; nereden akıl edecektik dünyaya gelmeyi, varlık aleminde olmayı? Hiç kimsenin gündeminde değilken bizi gündemine alan O değil mi? Annemizin ve babamızın bile aklında, hayalinde değilken, ilk O istedi bizim var olmamızı.
Bizi Allah yolundan alıkoyan engeller nerededir? Hayatımızda mı, yoksa sadece kalbimizde mi? Hakikatte mi, yoksa sadece hayalimizde mi? Maddede mi, yoksa manevi yönlerimizde mi?
Gülmek gereken yerde güldüler, ağlanacak yerde de ağladılar. Onlar kulluğu, evle cami arasına sıkıştırmadıkları için çok çalıştılar. Yorulduklarını bile hissedemeyecek kadar yoğun çalıştılar. Onlar gidince anlaşıldı ki, işleri vaktinden çoktu.
Allah'ın mülkünü, babalarından miras aldıkları köy ve kasabadan ibaret görmeyip, ibadet edebilecekleri her yeri vatanları görüp yollara düştüler. Hayatı, evlerinden ve iş yerlerinden oluşmuş görmeyip; ona insanlığı kuşatan bir anlayışla baktılar, düşündüler. Dertlilerin dertleri onların da derdi oldu.
Reklam
Terk edilmiş bir dünyadan ahirete gitmek yerine, imar edilmiş bir dünyadan ahirete gitmeyi yeğlediler. Meydanlarda kılıç kuşanmakla, evde teheccüde kalkmak arasında kulluk açısından fark görmediler. Çocuk doğurup büyütmekle yetinmeyip, nesil yetiştirme sevdasına düştüler.
İşi vaktinden çok olan bu mübarek insanların tamamı sahabi değildir. Sadece bin yıllık geçmişten de söz etmiyoruz. Binlerce yıl öncesinden ses bırakanlar var. Kimi on dört asır öncesinden ses veriyor. Kimi on iki asır öncesinden parıldıyor. Sekiz asır öncesinden Salahaddin var. Daha yakınlardan nefesi gelenler var. Kulağınızın dibinden sesi duyulan var.
Ebû Hüreyre Abdurrahman İbni Sahr (r.a)'den rivayet edildiğine göre Resûlullah (sav) şöyle buyurdu: "Allah Teâlâ sizin bedenlerinize ve yüzlerinize değil, kalblerinize bakar."
Sayfa 145
İHLÂS VE NİYET
Hadis 3 Âişe (r.a) 'dan rivayet edildiğine göre Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Mekke fethinden sonra artık hicret yok; fakat cihad ve niyet vardır. Allah yolunda savaşa çağırıldığınız zaman hemen katılın."
Sayfa 126
İHLÂS VE NİYET
Hadis 2 Mü'minlerin annesi Ümmü Abdullah Âişe (r.a) rivayet edildiğine göre Resûlullah (sav) şöyle buyurdu: "Bir ordu Kâbe' ye saldırmak üzere yola çıkacak; bir çöle geldiklerinde baştan sona bütün ordu yere batacaktır." Hz. Âişe der ki, bunun üzerine ben, Yâ Resûlullah, onların arasında ticaret için yola çıkanlar ve kötü niyetli olmayanlar varken niçin hepsi birden yere batacak? diye sordum. Resûlullah (sav) : " Hepsi birden yere batacak, ahirette yeniden diriltilip niyetlerine göre hesaba çekileceklerdir." buyurdu.
Sayfa 121
İHLÂS VE NİYET
Hadis 1 Mü'minlerin emiri Ebu Hafs Ömer İbni Hattâb (r.a), Resûlullah (sav) i şöyle buyururken dinledim, dedi: " Yapılan işler niyetlere göre değerlenir. Herkes yaptığı işin karşılığını niyetine göre alır. Kimin niyeti Allah'a ve Resulü' ne varmak, onlara hicret etmekse, eline geçecek sevap da Allah'a ve Resulü' ne hicret sevabıdır. Kim de elde edeceği bir dünyalığa veya evleneceği bir kadına kavuşmak için yola çıkmışsa, onun hicreti de hicret ettiği şeye göre değerlenir. "
Sayfa 113
Reklam
Bütün müminler olarak bu hatıradan özel hayatımıza pay çıkarabildiğimiz kadar yaklaşabiliriz Resûlullah'a. "Vay be, ne mübarek adamlar..." dediğimiz gün kaybederiz. Çünkü o zaman bu hatırayı nostaljik bir değer olarak görmüşüz demektir. Halbuki Hadis-i Şerifler bizim örnek almamız içindir.
Sayfa 135Kitabı okudu
Siyasi bir hedef gösteriyor bize Efendimiz (sav); çer çöplükten sıyrılıp aziz ve vakur olmak ümmetimizin hedefidir. Çocuklarımıza sadece ilmihal öğretmemiz yetmiyor; ümmetimizin izzetini de öğretmemiz gerekiyor. Abdesti öğrettiğimiz gibi Fil suresini de öğretip Allah'ın azamet ve kudretini göstermek lazım.
Sayfa 123Kitabı okudu
Resûlullah (sav) buyurdu ki: "Bir Müslüman, bir ağaç dikse veya ekin ekse de ondan bir kuş veya başka hayvan yese, bu onun için sadaka olur."
Sayfa 109Kitabı okudu
Resûlullah (sav)'ı Medine' de yanan bir kandil olarak görmekten vazgeçip bütün dünyayı aydınlatan ve dünyanın etrafında döndüğü güneş olarak gören anlayışla hareket edenler, hayatları için önemli dersler çıkarabilirler.
Sayfa 105Kitabı okudu
Bizim sorunumuz, hadislere iman ettiğimiz halde neden Resûlullah'ı bir kere dinleyip bin kere dirilemediğimizdir.
Sayfa 104Kitabı okudu
Her ramazan ayında, ramazanın önemini ve gecelerin kıymetini anlatan konuşmaların bir numaralı hadisi şudur: "Kim Allah'tan sevabını umarak ramazan gecesini ihya ederse, geçmiş günahlarına kefaret olur." Bu hadisi, şimdi ramazan gecesi olmadığı için duymadığımızı söyleyebiliriz. Çünkü biz mevsimlik olarak duymak istediğimiz şeyleri, mevsim dışındayken piyasada var kabul etmeyen bir anlayışa sahibiz.
Sayfa 103Kitabı okudu
Reklam
Neden Resûlullah (sav) in bir hadisi bize ulaştığında, tereddüdümüz olmadığı halde o hadis beynimize girip ilaç gibi tesir etmekte yetersiz kalıyor? Bu sorunun cevabını bulmadıkça, binlerce hadis ezberlesek de bir şeyin değişmeyeceği anlaşılıyor.
Sayfa 103Kitabı okudu
Biz tabii ki sahabe-i kiramı, onların heykellerini dikerek putlaştıracak değiliz. Ama onları heykellerini dikerek putlaştırmak kadar tehlikeli olan bir başka şey, şahsiyetlerinin çürütülmesidir. Sahabilerin şahsiyetlerinin çürütülmesi, Müslüman nesillerin örnek olarak futbolcuları görmesi demektir. Resûlullah (sav) in manevi şahsiyeti olan sünneti, hadisleri ve onun peygamberliğinin yansıması olan, Müslümanlığımızın biricik örneği ashab-ı kiramı korurken aslında bizatihi Müslümanlığımızı koruyoruz.
Eğer mümin, kıyamet koparken bile üç saniyeyi değerlendirmeye mecbur ise hayatının herhangi bi' üç saniyesi asla çarçur edilemez demektir.
Mümin, üreteceği projeler için son saniyeyi bile yeterli görecek kadar umut insanıdır ve son saniyeyi bile bir ömür kadar yeterli görür.
Hem Kur'an-ı Kerim hem de Resûlullah (sav) in sünneti, geçen yıl bulunmuş sıradan bir tarihi eser değildirler. Bunlar on dört asırdan beri milyonlarca âlim-ilim talebesi mümin tarafından didik didik edilmiştir. Bize ulaşan bir hadis-i şerifin tek bir cümlesi için bile binlerce gece feda edilmiş, sayısız insan ömür çürütmüştür. Dolayısıyla biz, Anıtlar Kurulu'nun gayretleriyle bulunmuş bir Buharî ya da Riyazu's-Salihin okumuyoruz.
Bir işi Allah için yapıyor ve Allah'ın seni gördüğünü biliyorsan, o iş küçük değildir hiçbir zaman. Küçüklük-büyüklük kullar içindir; Allah böyle ayrım yapmaz ve kendisi için yapılıp yapılmadığına bakar bir işin.
Reklam
Biz şuna iman ediyoruz: Resûlullah (sav) in; oturması,kalkması, konuşması, kızıp cevap vermesi, hoşlanıp tebessüm etmesi, sorup cevap vermesi... gibi o gün ashab-ı kiramın gözüyle görüp kulağıyla duyduğu ve bize "hadisler" diye taşıdıkları bilgi, Kur'an-ı Kerim'in yaşanabilir ve yaşanınca da iyi Müslümanlık oluşturur malzemeleridir. Bu malzemelerle ilişkimiz kadar iyi Müslüman oluruz. Bu malzemelerin kıymetini takdir edemediğimiz kadar da Müslümanlığın ismi etrafında dolaşır ama kendisinden uzak kalırız.