Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Sözcüklerin kölesiyim... Sözcüğe inanıyorum mutlak olarak... İnsandan, tanımadığım insandan da hep bir sözcük bekliyorum, hatta tanımadığım insandan daha çok bekliyorum. Tanımadığım insana hâlâ umut besleyebilirim. Sanki kendim bir şey söylemek istiyorum... Ve karar veriyorum... Hazırım. Birine bir şey anlatmaya başladığım zaman, sonra o yerde, bahsettiğim yerde, hiçbir şey bulamıyorum. Orada bir boşluk olunca, bu hatıraları kaybediyorum. Orada bir anda, bir çukur. Ve uzun süre beklemek gerekiyor dönsünler diye. Bu yüzden susuyorum. Her şeyi içimde işliyorum. Yolları, labirentleri, oyukları...
Sayfa 252Kitabı okudu
ANNE Anne, akşam oluyor! İkindiye vuruyor kalbim Gözlerim sırrın gözlerine değiyor Büyüyorum ve kapılıyorum çağrılmış balonlara Ne varsa iteklediğim kendimden Gerisin geriye kucaklıyor beni yeniden
Reklam
96 syf.
10/10 puan verdi
·
22 günde okudu
Yürüyorum… Vedalaşmadan gitmenin yelkenini içimin şu köşesine minber tayin ederek kaçıyorum buradan. İki yakamı bir araya getiren düğmemi arar iken bacaklarıma inen dermanı selamlamıyorum. Bir durup bakmanın yetim kalmış başını okşayacak bu elleri, yok yere kökünden kesmiş olduğumu bildiğim halde bu yokluğa ampute süsü veriyorum çağa sitem eden
Mutlu Çıkmazı Sokağı
Mutlu Çıkmazı SokağıCelal Kuru · Kitapyurdu Doğrudan Yayıncılık · 202239 okunma
" Kadar"
izliyorum dışarıdan bakıyorum artık yabancıyım kendime de tanıyamıyorum eskisi gibi değil hiçbir şey değişiyor acıyor ama geçmiyor
Tam bir kitaptan alıntı yapacağım Akımla kendi acım geliyor , susuyorum vazgeçiyorum kaybediyorum . Ve dirhem dirhem ölüyorum
05:42
Günler, aylar, belki de seneler geçmişti. Mevsim yaza dönüyordu. Kışları ne kadar seversem bu serin ve tenime huzur veren sabahların habercisi yaz ılıklığını da o kadar severdim. Doğduğum yerin bunaltıcı yazlarına yenilmemek için sabahın bu saatlerinde, çatı katında güneş doğana kadar kitap okur, bu serinliğin tadına varırdım. Şimdi çok uzaklardayım ama aynı hislerle oturmuş pencerenin aralığından göğe bakıyorum. İki ay üç gün önce geldiğim bu yabancı memlekette, ilk defa yüksek binaların arasından parlayan Ay'ı gördüm. Oysa ne çok severdim onu izlemeyi. Evimin konumu dolayısıyla her daim yatağımın baş ucunda duran ve bana bakan güzelliğini.. Sarı lambalar kapandı. Biraz daha aydınlandı ortalık. Yeni tanıştığım bir yazarın aynı adlı romanı gibi geçen 'kadransız saatler.' İsimsiz ve sessiz geçen günlere inat ötüşen kuşların cıvıltısı. Pencerenin aralığından esen ılık esinti.. Sanki bütün bu hayatı ben yaşamamış gibiyim. Bütün bu hissettiklerim sanki çok uzak bir geçmişte, bilinmeyen bir roman kahramanının hazin öyküsü gibi rüyalarımda. Güneş doğmaya başlıyor. Bilinmeyen bir gün daha kapıyı çalıyor. Bense bugün hangi kitabın içindeki kahramana can vereceğimi düşünüyorum. Bazen hasta oluyorum, bazen savaşıyorum, bazen ölüm döşeğinde son arzumu söylerken bazense âşık oluyorum. Ait olamadığım hayatımda sırası geldikçe yaşıyorum her birini. Bazen bir mısrada buluyorum kendimi ama sonra yine kaybediyorum. Bazen bir kahramanın sözleri ele veriyor beni ama sonra yine susuyorum. Ay, silinmeye yüz tuttu şimdilerde. Uyumalıyım diyorum. Bir daha kim bilir ne zaman görürüm ki seni?
Reklam
SUSUYORUM ve KAYBEDİYORUM.
En büyük haykırışlarım da aslında en büyük susuşlarımı yaşadım. Bağırmıyorum artık. Susarak yaşıyorum; haykırışlarımı, yıkılışlarımı, yok oluşlarımı, paramparça oluşlarımı.