Tabula rasa veya tabula rosa John Locke'un ortaya attığı "boş levha" önermesine işaret eder. "A priori" denilen, doğuştan insan zihnine kazınmış bir bilgiyi savunan rasyonalist filozofların aksine sezgilere veya doğuştan gelen bilgilerin varlığına inanmaz John Locke. Boş levhayı dolduran ancak deneyimlerdir. Hatta matematik dahil tüm bilimler deneyimlerin sonucudur. Dolayısıyla da Locke bilgiye ulaşmanın tümdengelim değil tüme varım yöntemiyle mümkün olduğunu savunur.
Locke doğuştan bilgi olsaydı küçük çocuklarda da, cahillerde de mantık olurdu der ve ekler: "Hiç kimse bahsedildiğini duymadan bir hakikati bilemez."
Levha bizim aklımızın, deneyimlerimizin eseridir. Yani özetle bilmek, tecrübeyle mümkündür Locke'a göre.
Dünyaya boş geliriz ve tecrübelerimiz ışığında, yaşadığımız oranda doldurmayı başarırız zihinsel ve duygusal levhamızı. Her deneyim yeni bir bilgi kazandırır bize ve her bilgi bizi olgunluk yolunda bir adım daha ileri götürür. Kimimizin levhası dolar taşar deneyimlerle; kimimizinki ise neredeyse doğduğu gibi kalır.