Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Sizce haklı mı?
John locke;İnsan beyni başlangıçta bir tabula rasa(boş levha)dır. Der ve açıklar yani zihnimizde doğuştan gelen bir fikrin olmadığı,zamanla edinilen deneyimler ve çevresel faktörler sayesinde fikirlerin şekillendiğini söyler.Kısmen doğru gelse de bu, tartışılan noktaların başında annelik içgüdüsü bulunuyor.
Benim hiç "idea innatae"m yok, ben bir "tabula rasa" olarak dünyaya geldiğim için, kendime hep fiktif "intentionalität" noktaları seçerek (serçe gibi zıplayıp gagalayarak) ilerledim; ürktüğüm oldu, ama fazla uzağa uçmadım, yem peşinde koşup iki arada "diabolus" ıslıklar çalıyorum hala..
Reklam
"Peki ya size bu tür değişikliklerin bu ürünleri kurtaramayacağını söylesem? Peki ya Krugman'ın kendisinin bile haberi olmadan yaptığı öngörü, hayata dair bazı gizli gerçeklerin tohumlarını ortaya çıkardıysa? “İnsanların birbirlerine söyleyecek hiçbir şeyi yok!” Anlamlarını düşünürken bu sözlerin işitsel bir hayalet gibi içinizde yankılanmasına izin verin. Hiçbir teknolojik süsleme temel insan dinamiklerini bozamaz. 'İlerleme'nin bu asi hamleleri, bizi insanların tasarlanmadığı ve bu nedenle de 'Jones'lara ayak uydurmak' gibi kısa ömürlü yüzeysel yeniliklerle hayatımıza çok az anlam katan ya da pek fazla fayda sağlamayan, zorla satılan pis ürünleri satın alma gibi doğuştan hiçbir ilgisi olmayan bir geleceğe doğru itmeye çalışıyor. Deneyimlerime dayanarak konuşuyorum, VR oyuncaklarının ilk baştaki havalı yönüne hayran kaldım ve daha pahalı setlerden birinin gururlu bir sahibi oldum; sadece birkaç hafta içinde sıkılmaya başladım ve o zamandan beri ona hiç dokunmadım. Bana insan deneyimiyle ilgili bir şey öğretti: Modern tabula rasa hayatlarımızın zaman zaman hissedebildiği kadar sıradan ve heyecansız olsa da, bu sentetik sanal dünyaların yavan karışımlarının yerleşik hale gelmeleri pek mümkün değil. Bu, insanın şu soruyu sormasına neden oluyor: Bu modern buluşlar tam olarak ne için?" darkfutura.substack.com/p/the-essence-i...
Bir daha dünyaya gelseydim eğer Herşeye yeniden başlardım. Dolaşırdım yeryüzünü adım adım “Ölü Dilleri” arardım. Dağlara taşlara saçılmış Eski sözcükleri toparlardım. Boynumda hamayıl gibi “ha” Adım Simurg,
Bu dinciler niye Tabula Rasa gibi..
John Locke zamanda yolculuk yapmış dinciler ile konuşmaya çalışmış ve onlardan sonra bu kavramı ortaya koymuştur: "TABULA RASA"
Tabula Rasa
Zihnim sanki "boş bi' levha" sevdaların en zemheri karanlığında..
Reklam
Tabula rasa veya tabula rosa, John Locke'un ortaya attığı "boş levha" önermesine işaret eder. Bir empirist olan Hume'a göre, zihnimizde doğuştan gelen bir fikir yoktur. Bununla birlikte Hume, nedenselliğe de karşı çıkar.
Hata işlemenin insanlığı hissetme ile sıkı bir irtibatı var. İnsanın düşünme macerası onun yanlış işlediğini anladığı zaman başlar. Hangi yanlış adım beni buraya getirdi? Dolayısıyla hayatımız onu sarf etmekle onu israf etmek arasında tercihlerde bulunmakla geçer. Oysa modernlik çoğumuza insan zihninin dünyaya bir “tabula rasa”, bir boş tablet olarak geldiği hülyasını beğendirmiştir. Doğruluk endişesi taşıyorsak zihnin bir intiba yığıntısı olduğu fikrinden uzak durmalıyız. Doğruluk endişesi taşımak da neyin nesi? Avrupa ahalisi yüzyıllar boyunca korkular içindeydi. Kadınlardan korkuyorlardı. Bu yüzden felâket getiren hava şartlarına dişi isimler yakıştırdılar. Yahudilerden korkuyorlardı. Çünkü onlar Hıristiyan alışkanlıklarına yabancı idiler. Türklerden korkuyorlardı. Türkler Avrupalılara galebe çalarak bütün kazanımlarını gasp edebilirlerdi. Avrupalıların korku listesini daha çok uzatabiliriz. Modernlik bir şeyin yokluğunu öne çıkardı. Neydi yokluğu öne çıkan? Felsefe adını verdiğimiz ve kendini antik Yunanda ortaya koyan disiplin noksanlığından acı duyulan şeyin varlık endişesinin hissedilmeyişi olduğunu varsaydı. Avrupalıların Orta Çağ’da içlerine işlemiş korkularla varlık endişesini birbirine karıştırmak işlerine geldi. Çünkü modernlik sebebiyle kadınların, Yahudilerin ve Türklerin korkulacak halleri kalmamıştı. İsmet Özel, 21 Cemaziyelahir 1445 (3 Ocak 2024)
Bu dünya bir tabula rasa yani boş bir levha...
“Tabula rasa” gibi başlangıçtaki hafifliğe ulaşmak için, öz benliğin doldurulması gerek. Daha ben(i)n bulunmamışken, bu nasıl ben(e) harass etmektir. /sivil akıl zaiyatı
Reklam
Kapitalizmin doğuya açılan şiddet kapısında 7 ekimden beri insanın onuru hiçe sayılarak kıyımına "beyaz adamın uygarlık yükü" başlığı altında meşruiyet sağlanırken, doğunun batıya açılan kapısından sekülerizasyon adı altında emperyal epistemoloji genç zihinlere fenomenler ve AVMlerin tahrik ünitelerinde çöküyor. Şiddeti kuruluşunun asli unsuru haline getiren siyonis cephe cemiyetlerde biriken gazı Refah sınır kapısından insani yardımların geçiş izniyle boşaltırken , özgün, otantik bir kimliği anımsatacak rüya alemine gezinmeye dahi müsade etmiyor. Birinde fiziksel şiddet ve bombalar ile boşaltılan kara parçası iken ,diğerinde hedeflenen tabula rasa. Keskin çizgileri olmayan amorf bir yapı tasarımı. Batı' nın doğuya bakışı ki bu bakış; Nietzsche 'nin Tanrı'ya , Hobbes' un tabiata, Hitlerin "aşağı" ırklara , Locke 'un köleye, Darwin' in dışarıdaki, Freud' un içeridiki ormanda tanimladığı doğu imgelemine bakışıdır. Bu bakış bütün izm' lere içkindir , işleyen, güncellenen, yerinden eden , var eden!!!, Fanon' un deyimi ile parçalarına ayıran ve sabitleyen bir düşünce üslubu ve biçemi olarak algılamadıkça tam bağımsız bir varlık inşa edilemez.
90 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.