23 Aralık - Günlerdir notlarıma dokunmadım. Felaket başımdan eksik olmuyor. Beni karanlık ve ıssız bir odaya naklettiler. Koğuşta iken yanımda yatan, sabah erkenden çıkıp akşam geç vakit dönen o tanımadığım kaputlu adam da yanımda (birbirimize tek kelime bile etmedik). Yağmurlar tekrar başladı, ellerim donuyor ve ruhum uyuşuyor. Daha çok ışık alan ve önünde çalıştığım pencere tarafında tufan kokusu var. Çatı pencerelerinin aralıkların- dan aniden bastıran gecenin karanlığında karaçamlar ve serviler görünüyor. Cezaevi grisi yüksek duvarlar, çıplak demir yataklar, lekeli ahşap zemin, her şeyde bir hastane kokusu var (burası kısa süre öncesine kadar askeri hastaneymiş). Türklerde de olduğu gibi, yanağımda bir kan çıbanı çıktı. El parmaklarımda iltihaplanma var. İki parmağımla zar zor çalışabiliyorum. Novorossisk'ten aldığım ekmeğim biteli çok oldu. Tek kuruşum, tek Rus banknotum kalmadı...