Sovyetler Birliğinde bir film vizyona çıkmadan önce Sinemacılar Birliği'nden bir komisyon toplanır ve Birinci Kategori, İkinci Kategori veya Üçüncü Kategori şeklinde bir sınıflandırmaya tabi tutulurdu. Birinci kategori alan bir filmin hem bilet fiyatı biraz da ha pahalı olur, hem de yönetmene daha fazla prim ödenirdi. Şöyle ki, yönetmenler, senaristler, görüntü yönetmenleri, kısacası bir filmde çalışan her meslekten insan belirli bir stüdyonun kadrolu elemanı olduğu için çalışsa da, çalışmasa da mutlaka her ay maaşını alır. Yani bir yönetmen on yıl film yönetmese de her ay yaklaşık olarak bir profesör maaşı alırdı. Bir senarist de aynı şekilde on yıl senaryo yazmasa yine maaşını alırdı. Yönetmen film çektiği zaman film bittikten sonra veya senarist senaryo yazdığı zaman senaryonun çekimi onaylandığında 10 bin ruble gibi bir prim alırdı. (Film tek seriliyse) 10 bin ruble Sovyetler Birliğinde başka hiçbir geliri olmasa bile bir aileyi en az üç yıl çok rahat geçindirirdi. Eğer yönetmen aynı zamanda senaryonun yazarıysa hem senarist hem de yönetmen primi, yani 20 bin ruble alırdı. Dolayısıyla, Sovyetler Birliği tek kelimeyle bir sanatçı cennetiydi.
Sayfa 152Kitabı okudu
Ne yazık ki, Sovyet vatandaşlarının çoğunda bir yabancı kompleksi vardı. Bilimcisinden en vasıfsız işçiye, en büyük sanatçıdan en basitine kadar herkes için bu böyleydi. Kendilerini her anlamda mahrum görüyorlardı. Oysa mahrumiyetin ne olduğunu ancak Sovyetler Birliği yıkıldığında ve insanların çöp karıştırarak yiyecek bir şeyler aradıklan günlerde anlayacaklardı.
Sayfa 150Kitabı okudu
Reklam
"Çok zor yıllardı. Her zaman babamın yokluğunu hissettim. Babam bizi bıraktığı zaman üç yaşındaydım. Hayat her anlamda olağanüstü zordu. Buna rağmen bu hayat bana çok şey verdi. Ve bu hayatta sahip olduğum en iyi şey film yönetmeni olmamdı. Bütün bunları anneme borçluyum."
Sayfa 140Kitabı okudu
Anton Çehov'un çalışmaları için kendisine gönderilen düzeltme metinlerine nasıl yaklaştığını hatırlamamız mümkündür. Çehov hep neredeyse yeniden yazmış gibi hikâyenin şeklini değiştirmiştir. Aynı şekilde, Lev Nikolayeviç Tolstoy'un kendi elyazmalarına nasıl bir ciddiyetle yaklaştığnı da hatırlıyoruz. Eğer bizler Çehov'un, Tolstoy'un ve Dostoyevski'nin yazım seçeneklerini gözden geçirirsek, adlarını andığımız bu yazarların nasıl da 'kürek mahkûmları' gibi çalıştıklarını görürüz. Eninde sonunda sanatçı, yaratmış olduğu sanat eserine karşı yaklaşımını devamlı surette değiştirmektedir. Bir sanat eseri iyi olsun veya kötü olsun bu yine de onun bir özelliğidir. Öyle ki bu sanat eseri artık kendi yaratıcısından bağımsız olarak hayatını sürdürecek ve onu meydana getiren kişi o sanat eseriyle ilgili hep farklı ve çelişkili duygular besleyecektir. Belki de sanatçı o sanat eserini düzeltmek veya değistirmek isteyecektir. Fakat ne yazık ki sinemada bu pek mümkün değildir.
Sayfa 113Kitabı okudu
Ben şahsen kendi sinemamıza inanıyorum, kendi sanatımıza inanıyorum, fakat iddia edildiği gibi sinemayı sarsan hiçbir krize inanmıyorum. Yaratılışı itibariyle sanat her zaman sarsılmaktadır, fakat krizler tarafından değil, kendi gelişimi tarafından. Bu oldukça karmaşık bir süreçtir. Ayrıca bu süreç, istesek de istemesek de bizim gerçekçiliğimizi yansıtmaktadır. Sinemamız bu geleneklerini yalnızca Sovyet sinemasının öncülerinden almakla kalmıyor, aynı zamanda muhtesem. Rus edebiyatından, şiirinden ve kültüründen de alıyor sinema sanatımızdan söz ettiğimiz zaman bunu da aklımızdan hiç çıkarmamamız gerekir. Sinemamızın kaynaklarının çok derin kökleri, çok eski ve bir o kadar da güçlü gelenekleri olan Rus ulusal kültürünün pek derin tabakalarında gizlendiğini, orada kök saldığını her zaman hatırlamamızı büyük anlam taşır. Sinema, gelecekte yapacaklarımızı onlarla kıyaslayacağımız, bir zamanlar yaratılan önceki şaheserler gibi ölümsüz şaheserler yaratmaya muktedir bir sanattır. Sinema şaheserleri yaratmak yabana atılacak bir fikir değil, diye düşünüyorum....
Sayfa 103Kitabı okudu
Sinema muazzam ve yüce bir sanattır. Eğer birileri bana sinema sanatını nasıl değerlendirdiğimi sorsalar, sinemayı müzik ile şiir arasına bir yere koyardım, birbirinin çok yakın komşusu olan bu iki sanatın binlerce yıldan bu yana mevcut olmalarına aldırmadan...
Sayfa 102Kitabı okudu
Reklam
25 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.