Mantık dilinde düşünmek, şuur ile eşya arasında münasebet kurmaktır. Aynada görünen hayal gibi eşya ve olayların şuurda tasavvur halinde tekrarlanmasıdır. Dış dünyanın iç âlemimizde bir nevi devamıdır; veyahut sebeplerle sonuçlar arasında münasebet kurmaktır.
Cevdet'ten bes on kuruş istemek mümkündü ama içimden gelmedi. Ondan alacağımı almıştım. Biraz evvel bana "vah Mürşit vah..." diye bana acıması tasavvur edebileceğim sadakaların en muhteşemi ve ulvisiydi.
Sayfa 157Kitabı okudu
Reklam
Nakşibendiyye’nin ve genel olarak İslâm’a bağlılık ve inancın varlığını sürdürmesi olgusu, birçok batılı araştırma bunun öyle olduğunu ortaya koyuyorsa da, şaşırtıcı değildir. Türklerin İslâm’a bin yıllık bağlılıkları, elli yıllık vasat ve elitist hükümet tarafından unutturulamazdı; Türklerin geleneksel hayatında en önemli unsuru teşkil eden sûfî tarîkatları, yasaklı oluşlarına göğüs gerip zorunlu olarak yaşamaya devam edeceklerdi. Bu devam ediş; bir ‘kimlik bunalımı’nın veya ‘modernizasyonun karmaşıklıkları’na naif ve basit ruhlu kişilerin reaksiyonunun bir sonucu olarak tasavvur edilemez. (Gerçekte, sadece küçük bir polemik mübalağa ile şu savunulabilir: Türkiye’de kültürün laikleştirilmesi esas olarak kültürün vulgarizasyonudur; bu sebeple İslâm’a, özellikle de sûfî tarikatlara bağlılık, çağdaş Türk kültüründe bulunmayan bir zenginlik ve farklılık unsuru sağlamaktadır.) Muayyen sosyo-ekonomik gelişmelerin ikincil bir neticesi olarak da düşünülemez: Sûfî tarîkatları şehirlerde, kasabalarda ve köylerde mevcut olup bu tarîkatların mensupları hem zengin, hem fakir, hem tahsilli, hem de okumamış kesimlere ait olabilmekte ve böylelikle de yüksek derecede parçalanmış bir toplumda birleştirici bir rol ifa etmektedirler. (Farklı sosyal tabakalara mensubiyet olgusuna bazı Nakşibendî gruplarında farkına varılabilir; ancak bir bütün olarak tarikattaki mutlak mensubiyet silsilesi karşısında sınıf analizi teşebbüsleri zorunlu olarak başarısızlıkla sonuçlanacaktır.)
Sayfa 444Kitabı okudu
Bütün sûfî tarîkatlarının silsilelerinin tanıklık ettiğin göre zikrin hafî ve cehrî her iki metodu da, nihâî olarak Hz. Peygamber’in (Selam olsun O’na) öğretisinden kaynaklanmaktadır. Tarihçinin yöneltebileceği her türlü itiraza karşın, meselenin doğrusunun başka türlü olması ihtimali çok zayıftır. Kur’an vahyinin yapısı içerisinde uygulanmış ve
Sayfa 124Kitabı okudu
(Mehmet) Âkif kavmiyet cereyanından (yani etnik milliyetçilikten) hep endişeliydi, milleti Müslüman cemaati olarak tasavvur ediyordu. İstanbul’daki halifelik makamı ile Anadolu’daki meclisin temsil ettiği icma-i ümmet arasındaki ikiliği kaldırma emelinde olması da bununla uyumluydu. Hilafetin ilgası, laik inkılâplar ve etno-kültürel millet inşasının başlaması, onun, millî marşının yazarı olduğu (1921) Yeni Türkiye’den uzaklaşmasına yol açtı. Bilindiği gibi, 1926’da gittiği Mısır’dan on sene sonra anca ölmeye döndü, bu arada üstlendiği Kur’an’ı Türkçeleştirme görevini iade etmişti. Fiziken olduğu kadar manen de ortadan çekildi, sustu. Yasin Aktay (doğ. 1966), Âkif’in gittiği bu yolu, “bir iletişim biçimi olarak suskunluk” diye tanımlar.
Sayfa 417Kitabı okudu
Reklam
Bağdat'a Rum diyarından bir Dehrî gelip insanların inançlarını sarsmak için ilim adamları ile münazaralara girişiyormuş. Bütün Bağdat âlimleri bu Dehri karşısında aciz kalıp sorularına cevap veremediler. Yalnız görüşmediği âlim İmam Hammad kalmıştı. İmam Hammad ise, ben de gidip münazarada cevap veremeyip aciz kalırsam cahiller arasında İslâm
Çağrı yayınlarıKitabı okuyor
Anadolu’yu tahliye ile Anadolu köylüsünü Kürdistan’da iskân edeceğinize tabii ihtimal verilemez. Bu tasavvur edilse dahi Anadolu köylüsü Kürdistan’da yaşayamaz. Bugün değil, bundan yüzlerce sene evvel Şark’tan Garb’a doğru akın eden Türkler Fırat’ı geçtikten sonra yerleşmeye başlamışlardır. Kürdistan onlara bir yol, geçit olabilmiştir. Mesken olamamıştır.
Dünyaya bizim gibi insanlar kendi kafalarında tasavvur ettikleri şekli vermeli ve koyun sürüsünden farkı olmayan halk ise sadece tabi olmalıdır. Bunu sabit fikir halinde kafana yerleştirir ve maddi, manevi bütün kuvvetlerinle bu yolda çalışırsan muhakkak gayene varırsın... Muvaffak olmamak ihtimali pek azdır; belki de hiç yoktur..
Kabul ettiğim ahlak ve değerler sistemi doğrultusunda ha­ reket etmek için, hissettiğim kötü duyguları yok sayıp, his­ setmediğim iyi duyguları tasavvur etmek için uğraştım. Aslında bir kız çocuğu olarak sevilmek için bunu yaptım. Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı, sonunda sevgi yoksa, onu zorla yaratamayacağımı kabul etmek zorunda kaldım.
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.