Ey Oğul!
Nice gecelerini bilgileri tekrar ederek ve kitapları inceleyerek geçirdin ve bu nedenle uykusuz kaldın. Sana bunları yaptıran neydi? Eğer amacın dünya malı-Metaını, makam ve mevkilerini elde etmek; başkalarına karşı övünmek idiyse,
o halde sana yazıklar olsun, yazıklar!
Yok eğer amacın peygamberin getirdiği dini yaşatmak, sahip olduğun huyları düzeltmek ve kötülük yapmanın devamını emreden nefsini dizginlemek idiyse o halde sana müjdeler olsun, müjdeler!
Şair ne doğru söylemiş!
"senin yüzüne bakmak dışında, gözlerin uykusuz kalması boşunadır.
Senin ayrılığının dışında, Gözlerin ağlaması da yine boşunadır. "
Şu içinde yaşadığımız ihtiyar gezegende mevcut beş milyara yakın insandan, müslim- gayr-i müslim, her bir milyona bir davetçinin kâfi geldiğini düşünsek ki, bu, hayale yakın bir faraziye olur - o zaman beşbin kadar güçlü davetçiye ihtiyacımız olacaktır. Oysa asrımız, esefle kaydedelim bir kaç ondan fazla davetçiye sahip değildir. Buna göre faaliyetlerinden iftiharla bahsedebileceğimiz, güçlü, tutarlı ve yaygın İslâmî hareketlerin mevcûdiyetinden söz etmek imkân dahilinde kalmayacaktır.
umum düşmanlarınıza galebe edeceksiniz; hem Feth-i Mekke, hem Feth-i Hayber, hem Feth-i Şam, hem Feth-i Irak, hem Feth-i İran, hem Feth-i Beytü'l-Makdis'e muvaffak olacaksınız.
Hem o zamanın en büyük devletleri olan İran ve Rum padişahlarının hazinelerini beyninizde taksim edeceksiniz!.." Haber vermiş, hem "Tahminim böyle" veya "Zannederim" dememiş.
Belki görür gibi kat'î ihbar etmiş, haber verdiği gibi çıkmış.
Halbuki haber verdiği vakit, hicrete mecbur olmuş.
Sahabeleri az, Medine etrafı ve bütün dünya düşmandı.
Nakl-i sahih ile Hazret-i Ali'ye demiş:
"Sen, biatını bozan, hak ve adaletten sapan ve dinden çıkan kimselerle savaşacaksın" (El Hâkim...)
Hem Vak'a-i Cemel, hem Vak'a-i Sıffîn, hem Vak'a-i Havariç hâdiselerini haber vermiş.
Hem Hazret-i Ali (R.A.) Hazret-i Zübeyr ile seviştiği bir zaman dedi: "Bu sana karşı muharebe edecek, fakat haksızdır."
Hem Ezvac-ı Tahiratına demiş: "İçinizde birisi, mühim bir fitnenin başına geçecek ve etrafında çoklar katledilecek."
Umûr-u gaybiyeye dair hadîslerin birkaç misalini zikrederiz:
Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, nakl-i sahih ile ve mütevatir bir derecede bize vâsıl olmuş ki; minber üstünde, cemaat-i Sahabe içinde ferman etmiş ki:
"Şu benim oğlum Hasan, seyyid dir. Allah onun vasıtasıyla islamın en büyük iki ordusunu barıştıracak." (Buhârî)
İşte kırk sene sonra İslâmın en büyük iki ordusu karşı karşıya geldiği vakit, Hazret-i Hasan Radıyallahu Anh, Hazret-i Muaviye (R.A.) ile musalaha edip, cedd-i emcedinin mu'cize-i gaybiyesini tasdik etmiştir.