OKUNMALI... PROF DOKTOR ESAD COŞAN “İslam'da cemaatle beraber olunması tavsiye edilir. Cemaatle beraber olmak "hakla", "hakikatle" beraber olmaktır! Tek başına olsa bile, hakikatle beraber olan cemaattir. Hakikatten kopmuş olanlar, milyonlarca da olsa tefrikadadır.” “Bugün maalesef tüm İslâm âlemi emperyalist güçlerin
Görsel Sanatçı Ali Cabbar:
Görsel Sanatçı Ali Cabbar; Deniz Gezmiş’in 25 yıllık yaşamını tefrikalar halinde fotoroman olarak kendi sitesinde yayımlıyor. “Aşk Olsun Çocuk” adlı fotoromanda Deniz Gezmiş’in hayatıyla birlikte 1940’lardan 1970’lere Türkiye’de ve dünyada dönemin siyasal atmosferine de yer veriliyor. Ali Cabbar “Eğer o ‘arka planı’ anlarsak, yaptıklarının bugün
Reklam
Birini "çok" sevmemem gerektiğini anlıyorum bu aralar. Etrafımda kim "çok" sevse, hepsi "çok" mutsuz. Hayır düşündüğün gibi değil, kaybetmedim hislerimi. Hissizleşmedim, akıllandım sadece. Zaten öyle bir insan oldum ki, üzülme tehditini gördüğüm anda kaçıyorum tehdit gördüğüm insanın hayatından, başka birinin hayatına giresim geliyor hemen. Duvarlarım var önümde. Bu da ne kadar doğru bilmiyorum ama. Bi de bu aralar düşününce, hayatıma girip beni üzen, ağlatan, ne biliyim işte uykusuz geceler yaşatan, bana acıklı şarkılar dinleten, "içimde bi sıkıntı var" gibi cümlelerimin baş kahramanı olan her insanın yanına gidip teşekkür edesim geliyor. Niye biliyor musun? Üzülmeden akıllanamıyoruz biz. "Çok" kırılmadan, kalkmıyor gözümüzün önündeki o perde. Sende hala üzülüyorsan, bir şeyleri göremiyorsun demektir. Hala gözünde perdeler var demektir.. Bence tabii. Mesela şu an, bunu okuyan SEN, gelip bana hayatında yaşadığın en büyük derdi anlatsan; "ne güzel akıllanıyorsun işte, görmüyor musun öğrenmen gerekeni?" derim. Böyle bakıyorum ben hayata, insan suçlamayı sevmiyorum artık. Senelerce suçladım. Elde var koca bir sıfır! Sende suçlama. Bırak hayatın öğrettikleri sana ders olsun. Bırak kötü insanlar da girsin hayatına, bencil insanlar da, kalpsiz insanlar da. Öyle güzel şeyler öğretecekler ki sana, yarın teşekkür edeceksin onlara..
Ezgi Özarslan/ Fadim Süner
#EzgiÖzarslan #FadimSüner Kelimelerle aram iyidir aslında... Ama yazıp yazıp sildim kaç kez. Artık olmuyor. Yazamıyorum öyle kolay. Söylenmemiş neyi söyleyeceğim ki hem. Ama bu kadınların adlarını ilk kez görüyorsanız şayet söyleyeyim.. İlki, 31 yaşındaki Ezgi, boşanmak istediği eşinin kurşunuyla öldürüldü. İkincisi, Fadim Süner. Onu da 3
Aşırı fanatikler.
Son yıllarda aynı görüşe sahip olmayanlara tahammülsüzlük had safhaya ulaştı. "Benim gibi düşünmek zorundasın yoksa... " tehdit hakaret saldırı...
"Sana doğru savuracağım kendimi, yenilmeksizin ve boyun eğmeden ey ölüm!" İngiliz yazar Virginia Woolf'un mezar taşındaki bu yazı, aynı zamanda "Dalgalar" romanının son cümlesidir de... Yapıtlarıyla iki yüzyıldır İngiliz romanına hakim olan gerçekçilik geleneğini yıkarak yepyeni bir biçim arayışına giren Woolf, bilincin akışını yazıya dökmenin yollarını aradı. Gelenekçi yazarlar tek bir gerçek olduğunu sanıyordu. Oysa gerçek her insana göre değişen, elle tutulamayan, su gibi akan bir şeydi. Aslolan o gün ne yaptığını rapor etmek değil, aklından geçen duygu ve düşünceleri, anlık izlenimleri yansıtmaktı. Romanlarında yazar-anlatıcıyı gizleyerek geleneksel anlatıyı alt üst eden Woolf, yaşamı aralarda hiç dikiş izi yokmuşçasına bir bütün olarak anlatmayı istedi. Bu yazınsal arayışların arka planında müthiş bir yaratıcı dürtü, aynı zamanda da yazarın akıl sağlığını tehdit eden içsel yıkım vardı. Bunu yazarın sözlerin takip etmek mümkün: "Kendine Ait Bir Oda'yı baskıya gitmeden önce iyice bir düzeltmeli. İşte bu yüzden engin melankoli gölüme daldım yine. Tanrım ne kadar da derin. Nasıl da doğuştan melankoliğim! Kendimi su yüzünde tutabilmemin tek yolu çalışmak..." (Bir Yazarın Güncesi, s. 178) Kaynak: Mone Atölye
Reklam
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.