küçüklüğümden beri,
karanlık, tek oda, kapısı bölme hafif kararmış tahtadan, tokmağı paslanmış, penceresi küçük ve siyah demirden, önündeki söğüt ağacının beli bükülmüş, bir yerden ayda bir kez muhakkak geçerim.
bu dehliz bildiğim yerin içinde bembeyaz, pamuktan güvercinler var.
Çok sabahlar çıkarılırken gördüm onları öylece duruyorlar; kanatlar ne işe yarar? uçmak ne? hiç bilmemiş, öğretilmemiş gibi.
Çok akşamlarım oluyor önünden kesik nefes geçip onlara göğü ısmarlamak istediğim. Gözü kara bilindim, lafta işte.. henüz ve hala o kapıyı kırıp onlara uçmayı, gitmeyi öğreten olamadım.