Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Neden insanlar sanki özgürlükleri için savaşırmışçasına kölelikleri için mücadele ederler.
Tek başına eylemsiz inanç, ölü bir inançtır.
Sayfa 215Kitabı okudu
Reklam
Böylece Tanrı Adem’e, kötünün karşıtı olduğu için değil, iyi olduğu için iyiyi aramasını ve iyi davranmasını buyururdu. Bir başka deyişle, kötülükten korktuğu için değil, iyi olanı sevdiği için iyiyi aramasını emretti.
Sayfa 103Kitabı okudu
Peygamberler özel ve sıra dışı bir erdeme sahiptiler; dine bağlılığı olağanüstü bir kararlılıkla uygulamaya koyuyorlardı. Sonra Tanrı'nın zihnini okuyor, yani kararlarını kavrıyorlardı. Gerçekten de şunu gösterdik: İbranice'de Ruh, zihin kadar zihnin vardığı hükmü de anlatır. Bu yüzden, tanrısal zihni dile getiren yasaya da ruh denir; yani tanrısal ruh ya da zihin ...
Hemen herkes, kafasından uydurduğu şeyi Tanrı sözü diye saydırmaya uğraşıyor ve din maskesi altında yalnızca başkalarını kendisi gibi düşünmeye zorlamak istiyor.
Sayfa 134Kitabı okudu
Kutsal Kitap Tanrı'yı genelde bir insanmış gibi tanımlar ve sıradan insanın yetersizliği yüzünden, Tanrı'ya belli bir zihin, bir can, duygular ve hatta bir bedenle bir soluk bile yakıştırır. Bu nedenle Tanrı'nın ruhu deyimi kutsal metinlerde çoğu zaman Tanrı'nın zihni, canı, tutkusu, gücü, ağzından çıkan soluk anlamlarında kullanılır.
Reklam
Yine Mezmurlar 51 - 12, 13'te şöyle denir: Ey Tanrı, temiz bir yürek yarat, yeniden kararlı (ölçülü) bir ruh (yani iştah) varet içimde. Beni huzurundan atma, kutsal ruhunu benden alma. Gerçekten de günahların tek kaynağının tensellik olduğu ve zihnin yalnızca iyiyi gösterdiği sanılıyordu. Bu yüzden Mezmurlar'ın yazarı tensel iştaha karşı Tanrı'yı yardıma çağırıyor, kutsal Tanrı'nın ona verdiği zihin açıklığını yine Tanrı'nın koruması için yakarıyordu.
ruhumla doldurdum, yani (Kutsal Kitap'ın dediği gibi) onu ortalama insanlık durumu üstünde bir mizaç ve ustalıkla donattım.
Yusuf, Firavun'un gördüğü rüyayı yorumlayınca, Firavun tanrıların zihninin onda olduğunu söylemişti. Nebukadnessar da Daniel'e "sende kutsal ilahların zihni var" demişti. Latinler'de de çok sık rastlanırdı bu tavra: Ustalıkla imal edilmiş bir şeye Tanrı'nın eli değmiş derlerdi.
Öyleyse peygamberlik yapmak için daha yetkin bir zihne değil, yalnızca daha canlı bir hayal gücüne ihtiyaç var.
Reklam
Musa Tanrı'yla iki arkadaş gibi (yani bedenleri aracılığıyla) yüz yüze konuşuyorsa, İsa da Tanrı'yla zihin zihine iletişim kuruyordu.
Çölde Sayım XII-6, 7'dedir: Eğer aranızda bir peygamber varsa, ben görümde kendimi ona tanıtır (yani görünüm ve simgelerle, çünkü Musa'nın peygamberliğinin, simgesiz, doğrudan görmeye dayalı bir peygamberlik olduğu belirtilmiştir) , onunla düşte konuşurum (yani gerçek sözlerle ve gerçek sesle değil). Ama kulum Musa öyle değildir (vahyediyorum). Onunla bilmecelerle değil, açıkça, yüz yüze konuşurum. O Tanrı'nın suratını görüyor.
Tanrı, gerçek olmayan ama yalnızca peygamberin hayal gücüne dayalı görüntülerle, Yusuf'a gelecekteki yükselişini bildirmiştir.
Ama onlarınki gevezelikten başka bir şey değil. Tek dertleri, Aristotelesçi budalalıkları ve kendi ham hayallerini ondan çıkarabilme umuduyla, Kutsal Kitap'a söylemediği şeyleri zorla söyletmek oldu. Bundan daha gülünç bir şey görmedim.
Gerçekten de Tanrı'nın görüntüsüyle hiç karşılaşmadıkları için, yapacakları şeyin Tanrı'yla herhangi bir ilişkisi olması mümkün değildi. O kaçınılmaz olarak gördükleri bir başka yaratığa benzeyecek ve böylece bu görüntü aracılığıyla Tanrı'ya tapınırken, aslında Tanrı'yı değil, görüntünün ait olduğu yaratılmış şeyi düşüneceklerdi. Dolayısıyla da Tanrı'ya ibadet ediyor ve onu yüceltiyormuşçasına, yaratılmış şeye ibadet edecek ve onu yücelteceklerdi.
1.064 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.