Yalnızca yanı başında öylece durdum. Buradayım, bak yanındayım, acına omuz vermek için buradayım, demek istiyordum. İstersen sonsuza kadar yanı başında olurum, demek istiyordum.
bir ara, başı güçsüz kalmış gibi belli belirsiz, hafifçe koluma dayandı. biriyle birlikte olmanın, yan yana durmanın, ona omuz vermenin anlamını ta derinden kavradığım ender anlardan biriydi.
bazen, her şeyin başladığı o sabah yağmur olmasaydı ya da cebimde para olsaydı, vesaire hayatım nasıl olurdu diye düşünüyorum ama hiçbir özel hayal belirmiyor zihnimde. düşünüyorum, evet, kentimi, kentimizi, nehir boyunca uzanan ağaçları, göklere uzanan kilise çatılarını. graziano'nun filmini, arianna'nın günlerine düzen vermek için kapısına yapıştırdığı notları, bitmiş gençliğimi, yaşayamayacağım yaşlılığımı düşünüyorum. gerçekleşmemiş her şeyi, ölü doğan bebekleri, melekleri, sadece hayali kurulmuş sevdaları, seherle yarım kalan rüyaları düşünüyorum ve sonsuza dek ölmüş şeyleri, soykırımları, kesilen ağaçları, soyu tükenen balinaları ve tükenmiş tüm ırkları.