Hava buz gibiydi; kaskatı kesilmiş ellerimle dizginleri zor tutuyor ve durmaksızın bağırıyor, rüzgârın şiddetiyle sürüklenen karga ve martılara bile sövmeden edemiyordum.
Sanatı her şeyin önüne koyan, bu kaygıyla sanatçı yeteneğini geliştirmeye büyük önem veren birinin hayatında, hayatın ağırlık noktasının yeteneğe doğru kayması tehlikesi baş gösterecektir. Burada artık sanatçının mesleği, işi, hayat için değil, hayat meslek (sanat) için vardır, ama işte bu tür bir yetenek ile özdeşleşmiş bir sanat çalışması, kendisinden, niteliğinden kolay kolay emin olunamayacak bir şeydir; hayat ile çalışma arasındaki ilişki bu anlamdaki sanat yeteneği üzerinden kuruldu mu, kişi korkunç depresyonlara, sinir krizlerine sürüklenip duracaktır. Eser (çalışmanın ürünü sanat eseri) dönüp hayatın anlamı, amacı olmuş, hayatın merkezi içten dışa kaymış, "kesin olmayanların kabaran denizine" düşmüştür.
Sanatın, yazma kaygısının, yeteneği yükseltme, öteki yeteneklerden geri kalmama takıntısının, neredeyse sağlıklı bir hayat sürme endişesiyle bile bile dışlandığı bir örnekle karşı karşıyayızdır burada. Theodor Storm'un hayatı sağlığı korumaya yönelik hijyenik bir önlem almış gibi yüksek sanat kaygısını hep kapı önünde tutmuştur. Hayat ile sanat arasındaki ilişkiyi bir trajedi düzlemine tırmandırmaya hiç niyeti yoktu onun. Storm'un hayatı sağlıklı, sorunsuz, karmaşıklıktan uzak, güvenli, her türlü trajediyi kapı dışında tutmayı, bundan etkilenmemeyi, en azından hayatının ritmini bozmamayı beceren, gelenekçi bir burjuvanın hayatıdır. "Trajedi bile onun hayatı için mide rahatsızlığı ve soğuk algınlığı gibidir," der Lukacs; derin, sarsıcı olaylar, onda hiçbir zaman trajediye dönüşmez. Hiçbir zaman herhangi bir şey çözülmez sorun oluşturmamıştır onun hayatında.
Görüyorum beyaz giysinin önümden uçup
geçtiğini
Ve senin hafif, yumuşak bedenini
Ve her zamankinden daha tatlı akarak
fışkırıyor ıtırı gecenin
Ve rüya içinde gibi, çanak yaprağından
bitkilerin
Hep, hep seni düşündüm;
Ben uyumak istiyorum; ama sen dans
etmeye mecbursun.
Sahaflardan aldığım ,Cumhuriyet'in dünya klasikleri adı altında yayınlamış olduğu bir kitap . İçinde üç öykü vardı ilk hikaye : Yağmur Perisi Trude'nin ilk üç beş sayfasından sonra kitabı bırakmayı düşündüm. Açıkçası sıkıcı bir masaldı. Ardından Bulemann'ın evi nisbeten okunacak gibiydi ve son olarak da Cyprianus'un Aynası vasat bir hikaye . Strom'u merak etmiştim şimdi bir fikir sahibi oldum.
Bu kısa kitabı bitiridim ama zaman kaybı oldu diye düşünüyorum. Ben tavsiye etmiyorum.
Kıyıda köşede kalmış kitaplardan biri. Bana çok etkileyici gelmemiş olsada yinede öykü ve korku ve fantastik unsurları sevenler keyif alabilirler. Doğa ve insanlığın fantastik bir çatışması.
Hayalet SüvariTheodor Storm · Bordo Siyah Yayınları · 2013186 okunma
Wiesenbauer, küçük, zeki gözlerini kadından ayırmamıştı. Sözünü sürdürdü: Şimdi burada ikimiz baş başayken size şunu da söyleyeyim: Oğlunuz Andrees kızımın peşinden ayrılmıyor!"
"Hay Allah iyiliğini versin komşu! Biliyorsun ki, çocuklarımız birlikte büyüdü!"