Özdemir Âsaf, kıymetli üstâdım...
Özdemir Âsaf, Çiçek Senfonisi'nde 1950'li yılların en saf ve duru Türkçesini nev'i şahsına münhasır, özgün ve mükemmel bir biçemle kullanmıştır. Üstâdın derin anlam yoğunluğuna sahip ikişer mısralık şiirlerinde anlattıklarını, çoğu romancı 400 sayfada anlatamıyor...
Âsaf'ın şâirdeki "ikinci kişi" problemini, ikinci kişi ile kendi arasındaki bağıntıları ve yaşantısını dolduran davranışlarını soyutlayarak bir düşünce planına yükselttiği, bunu yaparken de anlayıştan ayrı, özel, çelişmeli bir dil gösterdiğini söyleyen Behçet Necatigil'in bu sözlerini kitabın bitiminde anımsadım da, ne kadar haklı olduğunun kanaâtine bir kez daha vardım. Özdemir Âsaf, zarif ve nüktedan kişiliğiyle edebiyatımızın nadide kumaşlarındandır. İstanbul'un Bebek semtinde yer alan ve Farsçada, "Yuva" anlamına gelen Âşiyân Mezarlığı'ndaki kabrine her İstanbul ziyaretinde uğrar, şiirlerinden okur, güzel duada bulunur ve yanı başında uyuyan eşi Yıldız Moran Arun'la kendisine saygıda kusur etmeyecek bir selamlamada bulunarak ayrılırım her defasında... Çok kıymetli bir şahsiyet. Hele şu R'leri okuyamayışına bayılıyorum üstâdın. Rabbimden sağlıkla nasip etmesini dilediğim gelecekteki erkek evlâdımın adını dahî Âsaf koymayı planladım, tâ yıllar öncesinde (şu vakitler)... O denli büyük bir şiir, şâir sevdası bizimki. (: