Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Duygu Altekin

"Hayat dönüm noktalarından ibaretti, bir de yolunuzun kesiştiği insanlardan... Bu ikisi aynı şeydi aslında, karşınıza çıkan her insan sizin dönüm noktanız oluyordu."
Reklam
Sürekli yaşadığı duygusal altüst oluşlar Jacques'ın ona hatırlattığı ölüm gerçeği karşısında sanki aniden korkup sinmişler, varlıklarının bu büyük gerçek karşısındaki anlamsızlığını hissedip saklanmışlardı. Şimdi aklında berrak bir gerçek vardı: Her an bir ölüm haberinin alınabileceği bir hayatta aşk, öfkeden de, kişilik yıkımlarının getirdiği acıdan da daha gerçekti.
Sayfa 143Kitabı okudu
Selim'e daha sonra, "gerçek acı sadece ruhunu, zihnini değil, bedenini de kavrıyor insanın," diye yazacaktı, "bir yerden sonra fiziksel bir acıya dönüşüyor."
Sayfa 139Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
- Bütün kadınlar mı böyleyiz, sevmek bizi huysuzlaştırıyor mu?
Sayfa 137Kitabı okudu
O sabah onu gülümseten olayları tek tek geçirdi aklından, kurumuş bir dalın üstündeki çiğ damlaları gibiydi bu eğlenceli sahneler, çölde susuzluğunu gidermek için kendi derisinin üstünde sıcağın buğusundan oluşan su damlalarını diliyle toplayan o zavallı yılan gibi özenle neşe damlacıklarını topluyor, onlarla hayatı biraz daha dayanılır kılmaya uğraşıyordu.
Sayfa 135Kitabı okudu
Reklam
Çektikleri büyük acılardan kurtulamayan insanlar bazen çareyi bir başkasını kurtarmakta, bir başkasının acısını dindirmekte bulurlar, bunu bir dindarın adanmışlığıyla yaparlar...
Sayfa 131Kitabı okudu
Sevgi çok güçlü olduğu zaman insanı bazen garip bir biçimde uyuşturur, o sevginin her sorunu çözeceğine inanır, dikkatini ve özenini kaybeder...
Sayfa 121Kitabı okudu
Onu, aşağılanmışlığı kabul etmeden aşka sahip olamayacağı korkunç bir seçime zorladığını fark edemiyordu.
Sayfa 118Kitabı okudu
...ilişkiye acının yerleştiği, bunun değişik biçimlerde hep devam edeceğini seziyordu. "Aşk her şeyin üstesinden gelmiyormuş," diye düşündü.
Sayfa 117Kitabı okudu
O, bütün huzursuzluklarını, mutsuzluklarını da paylaşabilecekleri, birbirlerinden hiçbir şey saklamayacakları bir duygusal bütünlük içinde olduklarını hayal etmişti hep.
Sayfa 114Kitabı okudu
Reklam
..."hayatta her olay aslında insanı kendi kaderine doğru yönlendiren kutsal bir işarettir"...
Sayfa 107Kitabı okudu
İnsan dediğin kapalı kutu, alacası içinde, iyi midir kötü müdür, dost mudur düşman mıdır bilmesi zor... O yüzdendir, herkes birbirini kendince ölçer, kendi terazisinde tartar. Herkesin terazisi de en fazla kendi kadar bir ağırlığı tartar, ben, benden fazlası olanı nasıl tartacağım...
Sevildiğini bilerek, buna inanarak yaşamanın insanı nasıl güvenli ve sıcak tuttuğunu, şimdi o sevgiyi kaybetmekte olduğundan kuşkulandığında anlamıştı.
İnsan, dedi usulca, sevince çok güveniyor, değil mi? Bu garip aslında, sevince kuşkulanıyorsun da ama gene de anlaşılmaz bir güven duyuyorsun...
..."hayatıma nasıl bir zamanda girdiysen, nasıl bir zamana denk geldiysen anlayamadığım bir şekilde içime fresk gibi kazındın, seni ordan çıkarmak için benim bütün varlığımı yok etmek gerekecek"...
Tarihi iktidar sahipleri yazar ve bir katil gibi gerçeğin bütün ipuçlarını saklamaya uğraşırlar. Tarihçiler ise cinayeti aydınlatıp, gerçeği ortaya çıkarmakla yükümlüdürler.
Reklam
İnsanların unutamayacağı, hatta unutmaması gereken bazı günler vardır ama yaşarken böyle günleri, hayatının değişmekte olduğunu fark etmez insan, kendisine nişan almış bir avcının varlığını sezemeyen bir ceylan gibi sakin sıçrayışlarla yürüyüşüne devam eder.
- Asıl soru şu, Jacques, bu erkekler bu gizli anlaşmayı nasıl yaptı? Kadınları öldürmenin ahlaksızlıklarını özgürleştireceğini nasıl keşfettiler? Ama benim için asıl korkunç soru şu, kadınlar bunlara nasıl inandılar? Kadınlar nasıl oldu da namus için öldürülmeleri gerektiğini böylesine rahat kabul ettiler?
- Bize gerçekleri anlatacaklar mı? dedi Jacques'a. - Kadınlar anlatacak, dedi Jacques, erkekler yalan söyleyecek... Ben erkeklerle konuşup yalanlarını dinlerken siz kadınlarla konuşup gerçekleri öğreneceksiniz...
Ama dürüstlüğe olan bu nerdeyse hastalıklı tutkusu onun yalan söylemesine engel olmazdı.
"Bu şarkıyı beni düşünerek bestelemediğini hissetmiştim biliyor musun?" "Biliyorum Afife. Ve benden ayrılmaya, bu şarkıyı besteledim diye karar verdiğini de biliyorum."
Sayfa 478Kitabı okudu
Afife anlatırken "Ama bu zayıflamak değil ki Afife! Bu ölmek!" diye geçirdi defalarca Selahattin.
Sayfa 476Kitabı okudu
Reklam
Yok olmaya dair kararını "Benden umutlarını keserlerse, belki daha az zorluk çekerler" diye düşünerek vermişti.
Sayfa 462Kitabı okudu
"Teslim olursanız, zaman geçer." Geçer mi? Geçsin lütfen...
Sayfa 428Kitabı okudu
Dayanamadı Afife ve "Nasıl içtin şeker yerine tuz konulmuş koca fincanı?" diye sordu. "Aşkla" demek isterdi Selahattin ama diyemedi. Onun yerine "İçtim işte" dedi
Sayfa 342Kitabı okudu
"Gülerken ağlamak ya da ağlarken gülmek. Üstelik ağladığına ya da güldüğüne karşındakileri yüzde yüz inandırmak kaydıyla."
Sayfa 143Kitabı okudu