Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sınıfta kaldığım o sene - Nihat Genç
Sınıfta kaldığım o sene (hikaye).......... (dikkat yazı çok uzundur) BİR
Derin bir nefes alışın bir insanı uçuruma sürüklediği o adım, Ademin gökten yeryüzüne inişinde ki ilk adımı gibi, nefesi bırakış Ademle birlikte yeryüzünden düşüş,ince bir sessizlik aniden rüzgarın kulakları delmesi, atmosfere iniş .Beynimin içini elektrik kablolarıyla kaplatmak istiyorum ölü beynim kıvılcımlar saçsın, karanlık bir sokağı beynimle aydınlatmak istiyorum... Ve o ilk adımın huzur veren hissini tatmak ,ne ayaklarıma ne kollarıma nede sesime ihtiyacım var dünyada yalnızım daha evrimleşmedi insanoğlu bir adem bir ben birde atmosfer he bir de deniz var...
Reklam
Muhyiddin-i Arabi 'kuddise sirrehül aziz' hazretleri bir gün talebeleriyle yürürken soğan satan birini görürler... Mübarek o kişiye bakıp tebessüm eder... Sonra da heybetle yoluna devam eder... Yakın bir talebesi hikmetini merak eder bu tebessümün... - Hocam nafakasını kazanan biri... Tebessümünüzde bir hikmet var ama nedir acaba, merak ettik... Büyük veli cevap verir: - İki kulaç altında hazine var... O yukarıda üç kuruşa soğan satıyor... Bu garipliğe güldüm... O yeri kazarlar. İki kulaç altında bir küp altın bulurlar... * Hayatın bütün iniş-çıkışlarına, zorluklarına rağmen toprağın iki kulaç altına (kabre ve ötesine) yatırım yapanlar, hazineye kavuşmanın aşkıyla, tesellisiyle aldırmıyor dünyanın büyüsüne... Sadece dünya için yaşayanlar ise olsa olsa soğan satıcısı oluyor... Ne yapalım ki nasiplileri bunun farkına varabiliyor... Bir şey daha var ki çok dikkat çekici... bu fani dünyanın sevgisine kapılıp, paranın - pulun tadına aldananlar nasihat de kabul etmez oluyorlar... dizgininden boşalmış at gibi uçuruma doğru koşturuyorlar... Büyükler ne kadar güzel ölçü vermişler, “İnsanın kıymeti himmeti (kalbindeki istek) kadardır...”
ellerini tuttuysam uçuruma düşmemek içindi. güneşte ıslık çalan çocuklar içindi. aslında tek kişi sayılmaz mı karanlıkta iki kişi. kaybolan olursa elma diye bağırsın. ne çok şey konuşmuştuk orada ama yine sessiz çıkmışız. sonra albümü kapatıyorum zihnimde bambaşka bir fotoğraf. sanki hepsinin karıştığı bir an. onu da yazabilirdim ah böyle kıpırdayıp durmasan. İnsan zamanını durdurmak istediği yere aittir. yalnızlıktan kudurmuş bir çocuğun arabaların kaportasını anahtarla çizmesi gibi ruhumun kemirilişi de hep sinsiceydi. buna rağmen ansızın berraklaştığı oluyor bulanık günlerin hâlâ soğuk biralar oluyor güzel kızlar oluyor. yağmurdan sonra saçlarını havluyla kurulaman gibi olmuyor tabii o kalibrede sevda görmedim. öptüm ama içime çekmedim. elinden bir şey gelmemenin acısını iniş takımları olmayan melekler bilir. bir arabanın farlarına kilitlenip kalmış sincaplar bilir. suyun dibine ağır ağır çöken taşlar bilir. matkapla göğsünün ortasına açılmış bir pencere düşün. perdeyi aralayıp kendi yarandan bakıyorsun dünyaya. eskisi gibi acımıyor ve de asıl bu acıtıyor. birleşince kısa devre yapan parmak uçlarımız öldü önce. sonra yeşil öldü benim için sonra kahverengi. sonra ilk öpüştüğümüz yeri kalbinden bıçakladılar. on iki yıl geçti susmak ne kısaymış. sen böyle ne güzel sonsuza kadar susalım diyorsun. sonsuzluk bir gün herkesle konuşur sevgilim bunu da biliyorsun. Emrah Serbes
Ali Şeriati-Din Nedir
İnsan devamlı iki gücün (kudretin) cazibesinin etkisi altındadır. Bir güç onu, kurtuluş, hürriyet, kemal, her şeye üstün olma, hayır, güzellik ve bilincin doruk noktasına çağırıyor. Diğer güç ise duraksama, sükunet, hareketsizlik, hatta düşüş ve unutkanlığın, umursamazlığın, yokluğun ve cehalet`in karanlık uçurumuna itiyor. Birinci güç insanı kendine doğru “çağırıyor”. İkincisi insanı kendine doğru “çekiyor” ; Birincisi doruk noktasına, ikincisi dereye doğrudur. Zirveye çıkmak, dereye inmekten daha çetindir. İnsanın tabiatı, daha rahat ve hızlı olan dereye iniş için daha uygundur. İnsan kendini (zirveye) doğru çekmelidir. Fakat uçuruma doğru çekilmektedir. Çünkü hepimiz dereyi (inişi) tanıyoruz ve ona yakınız, zira oradaydık. Diğerleri de genel olarak derededirler. Zirveyi görmemiş ve ona alışmamışızdır. Her ne kadar topluluktan uzaklaşıp ilerlersek, yoldaşların sayısı azalır, her adımda yalnızlık artar. Zirveye giden yolda işkence, ruhi ve bedeni meşakkatlere göğüs germe, yapayalnızlık, yabancılık, bağlılıkları terk, eğilim ve emelleri tepeleme, lezzet talepliğini öldürme, çeşitli bekaları karşılama söz konusudur. İnsan, kule (zirve,tepe) ve derenin yarı yolunda devamlı bu iki güce tutsaktır.