Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.26
Ufuk
Ufuk
@ufukcaglar
Yazılım falan
Bursa
1 Eylül
46 okur puanı
Ocak 2018 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Dostoyevski gerçekten empati olayını baya çözmüş tahlilleri hayran kalınası. Cümlelerin akışı su gibi. Sizi özlemlerinize götürebilecek güçte. Gerçekten kalemin kılıçtan keskin olduğunu anlayabiliyorsunuz rahatlıkla. Hikayenin sonundaki dua ise sevdiğinize verebileceğiniz en güzel hediye. "Ah asla, asla! Senin göğün hep berrak olsun, tatlı gülüşündeki ışıltı ve dinginlik hiç eksilmesin; bir başka yalnız, minnettar yüreğe bahşettiğin o bir anlık mutluluk ve neşe için talihin hep açık olsun! Tanrım! Bir anlık mutluluk! Koskoca bir ömürde az şey mi?.."
"Baylar, yemin ederim ki, her şeyi fazlasıyla anlamak bir hastalıktır; gerçek, tam manasıyla bir hastalık." devamında ki cümlede ise insanın olması gerektiği kalıbı "örneğin içi dışı bir..." diyerek sıradan düşünen bir anlayışla yetinmesi gerektiğini belirtiyor. Aslında günümüze çevrilmiş şeklini de Ferhan Şensoy
68 sayfada hayatla ilgili çoğu şeyi anlatmayı başaran bir kitap. Kitabın 1892 de Kasım ayında yayınlanması ve benim kasım ayında bu kitaba denk gelip okumam süper bir histi. Enfes tahlilleri olan bir yapıt! Tekrar tekrar okunulası bir öykü. İnsanların iletişimsizlikten bunalmasını belki kendi dönemini anlatan ama 21. yy dünyasına da en iyi şekilde atıfta bulunan bir kitap. Rivayete göre Leninin okuduktan sonra kendimi 6. koğuşta hissettim dediği kitap. Bazı cümleler var tekrar takrar okuyup bu nasıl tespittir deyip kendinizden parçalar bulduğunuz bulacağınız bir kitap. Ha bir de Nikita seni hiç sevemedim günümüz dünyasında da sen gibileri çok. Bu kitabı okurken hayatımda hiç kullanmama rağmen canım votka çekti :)
Okur Takip Önerileri
İmkan denilen şeyin kötü birinin eline geçmesi ne kadar yıkıcı!
İstediği gibi alıyor, satıyor, yıkıyor. Ama tosunlar boyunduruğa kolay kolay alışmazlar... İnce Memed umut oluyor "Ne yapalım? Ne gelir elden?" diyen sese, seslere. Eğer adalet
tek ele bırakılırsa onunda yüreğine bir gariplik, bir çaresizlik çöker. Dünyada yalnız kalmış gibi olur. İnce Memed gibiler yalnız bırakılmamalı ki adalet vazifesini icra edebilsin.
Joker diye bir film izledim ve aslında bir yönüyle konusu aynıydı. İkiside yakarsa dünyayı garipler yakar temalı gibi geldi bana. İyi bir insanın da bir yerleri var, bir ince yerleri,
işte oraya değmemeli!
"Ne de zalim, ne de melun insanlar var şu yeryüzünde Memed." diyen değilde "Ne güzel insanlar var şu dünyada" diyen sesleri daha çok duymamız dileğiyle.
Bence okunası başka kitaplarınız varsa yedeklere bırakılabilir bir kitap sonuçta bizlerde çok yedeklere bırakıldık canı yanmaz biz kadar. :) Neden böyle diyorum çünkü insan okuduğu kitaptan edebi bir zevk de almak ister illaki bu Kpss ders kitabı niteliğinde olmuş. Kronolojik sıralamalar yapılmış; "Zigetvar kuşatması 1566 yılında yapılmıştır" gibi. Bunun neresi zevkli abi o kuşatmadaki heycanı bize sunsana iyilikleriyle kötülükleriyle birlikte.
Yazarımız 2 milyon takipçisi olan bir blogger ve kendince yaşamış olduğu tecrübeleri bizlere aktarmış. İlk 30 sayfaya kadar çok akıcı olan kitabımız daha sonra itici bir hale gelmeye başlıyor. Bizim burada Bkm'nin cafesi var kitabı satın almadan bir çay kahve molası verip ilk 30 sayfaya kadar okumak daha mantıklı geldi bana. Ama bir defa almış
Kullandığımız kelime sayısını artırmaya yarayacak faydalı bir kitap. Ama konu şu ki ofis çalışanları pull ettim push eder misin, update ettikten sonra görüşelim, git repo oluşturdun mu, bir daha check eder misin, set ettim, feedback'ler önemli gibi kendi içinde anlaşılan fakat dışardan bakıldığında şekilcilikle nitelendirilen bir kelime grubuna sahiptirler. Demek istediğim iyi hoş bu kitapta da bir sürü kelime öğreniyoruz fakat bunların bir de iletişime geçtiğimiz kişi tarafından anlaşılması gerekirki bir anlam ifade etsin yoksa söyleyen kişi komik duruma düşebilir. Mesela tevafuk, bilmukabele, nüktedan, kadirşinas, ahdevefa gibi kelimelerin hepimizde karşılığı vardır fakat şurimşine, dilhun, şikemperver, harfendaz, berceste gibi kelimeleri kullandığımızda karşımızdaki kişide bir anlam ifade etmeyeceği için biraz komik duruma düşebiliriz. Bence bu tarz kelimeler öğrenilse bile yazılı anlamda etkili olabilir. Konuşma dilinde ortak dil her zaman daha anlamlı ve güzeldir.
Neden olmasın? Uzun süredir üzerinde çalıştığım bir proje var ve bende satış stratejisi olarak bu iş modeli üzerine kafa yoruyorum. Bugün Whatsapp, Netflix, Amazon, Spotify gibi uygulamalar geldiği noktalar itibariyle rakamlarını telaffuz bile edemeyeceğimiz değerlere ulaştıysa bunda iki sebep vardır. Öncelikle ilk ve kesin olan sebep nokta atışı yapıp insanlık için bir problemin çözümünü sağlamak ve sonuç üretmek. İkinci kısım ise olmazsa olmaz değil en azından bu şirketler için çünkü zaten büyüyecekleri belli olan bu şirketler için bu abonelik sistemi çok da önemli değildir, tabi yüksek oranda kar sağlamak istemiyorlarsa. Bugün Amazon bile edilen bu karın derdine düşüp abonelik üzerine iş modeli geliştiriyorsa bizlerde abonelik ekonomisini göz ardı etmemeliyiz. Klasik bir hesap kültürü vardır. 1mn abonem olsa 1 dolardan yapar 1mn dolar diye evet bu sisteminin hala değeri vardır eğer gerçekten çözüm üreten bir sonuç üretebilirsek. Çünkü whatsapp bizler için iyi bir ihtiyaçtı ve başladığı yıllarda 1 dolar gibi cüzi bir abonelik sistemi sayesinde değerini 2014 yılında 19 milyar dolara sabitlemiştir. Başarı kesinlikle piyango değildir. Umut her zaman vardır. Sörf yapmak zor spordur. Eğlencelidir fakat çok zordur. Küçücük umut ışığı olmasa tüm acemiler bu spordan vazgeçerdi. Ama başaranlar vazgeçmeyip çalışanlardı.
Amazon bir e-ticaret ve bulut bilişim şirketidir. Beni ilgilendiren tarafı ise yazılım ve yazılım günümüzde bireyler, şirketler ya da devletler için gelecek demektir. Bende bireysel anlamda bu paydan nasıl faydalanabilirim diye bu tarz iş-emek-ekonomi ağırlıklı kitaplar okumaya çalışıyorum. Gelin görün ki bu kitabı üslûp yönünden yetersiz gördüğüm için ancak 70. sayfasına kadar okuyabildim. Ve sonra artık dayanamadım dedim bir sonuç'a bağlıyayım bari hiç okumamaktansa göz gezdirerek hızlı hızlı ilerliyeyim ve tam 170. sayfada sayın yazarımız "Size son tavsiyem ilk on üç ilkeyi tamamen unutmanızdır. Ortaya sonuç koymak, gerçekten önemli olan tek şeydir." dedi ve noktayı koydu. Ben şanslıydım zamanımım bir kısmını kurtarabildim en azından. Kitapta ikinci canımı sıkan şey Amazon'un kurucusu çok sık anlatılıyor ve hani anlatılırken sanki tapılcak biriymiş gibi ya da bir diktatöryel sistemin parçasıymış gibi hissediyorsunuz. Benim maalesef katlanamacağım patron çeşidi. Kanaatimce evet büyük bir başarı var ortada dünyada ilk 5'te olmayı başarmış bir marka için başka şey söylenemezdi zaten. Fakat 94 yılında atılan bu adımın başına herhalde bizim üst kattaki 87 yaşındaki Nermin teyzeyi de koysak hemen hemen aynı başarı elde edilebilirdi. Son kısım şakaydı zaten üst katımızda Nermin teyze diye biri de yok demek istediğim sadece çok büyük başarı fakat kötü yazılmış bir hikaye var karşımızda.
İnsan davranışı daima sosyal bağlamda gerçekleşir. Heleki iş ortamları bu sosyal yaşamın merkezidir diyebiliriz.
Üniversiteden mezun olacak binlerce kişinin sosyal yaşamı iyi çözmesi gerekmektedir. Kapıdan dışarı çıktığında yapabileceğinin en iyisini yapmaya mecburdur. Çünkü güçlü bir rekabet söz konusudur ve herkes şanslı değildir. Nasıl ki normal yaşamda dominant insanlar mevcut ise iş yaşamında da kontrollü bir şekilde bu baskınlığı gerektiğinde en az hasarla incelemek, enkaza dönmekten , Kafka'nın böceği gibi ezilmekten kurtulmak için ve Kuyucaklı Yusuf'un uğradığı adaletsizliklere uğramamak için ele alınması gereken bir kurtarıcı bir kitap olabilir.
Konuşmak(iletişime açık olabilmek), çözüm odaklı olmak ve her şeyden önemlisi yeri geldiğinde proaktif olmak kazan-kazan ortamlarının vazgeçilmezidir.
Hülasa iş yaşamında hem mükemmel hem de berbat patronlar vardır. Patronunuzu öldürmek muhtemelen kötü bir kariyer girişimi olur. Bu kitap sayesinde B planını yani gerektiğinde ipleri koparabilecek güçte olmaya sahip kazanımlar elde edebilirsiniz.
Günümüz girişim devri ve her girişim, altı doldurularak sağlam zemin üzerine oturtulursa çağımızda yer edinme şansına sahiptir. Bu kitap daha çok yazılımsal anlamda teknolojik geliştirmeyi baz alan ve inovasyon anlamında gelişime açık zihinlere yön gösteriyor. Fakat emin olun en basit anlamıyla "lahmacun dükkanı" açmak isteyen birisi içinde faydalı bir yol göstericiye dönüşebilecek seviyededir.
Yazarlarımızın kendi ifadeleriyle incelemeye devam edersek "İşin ilginç(ve kimileri açısından korkutucu) yanı, piyasalara ve değişime öncülük eden şirketlerin birçoğunun henüz yirmi yıl önce ortalarda bile olmaması". Yani gerçekten projesi olan ve planlar dahilinde bu değişimde eylemlere odaklanmayı başaracak bizler içinde hala büyümek ve büyük çapta bir şirkete dönüşmek için fırsatlar vardır.
Başarmak için kendimize meydan okumak yeterli olacaktır.
Her bünyenin kaldırabileceği bir kitap değil hele ki hamakta keyifli vakit geçireyim diye ele alıncak bir kitap hiç değil. Birkaç defa bırakmaya yeltendim ama nafile bir defa başlamıştım. Hikaye taşra dönemini öyle iyi yansıtıyor ki bu gerçeklik sizi gözlerinizi kapamaya itiyor, devekuşu sendromu yaşamak istiyorsunuz. Günümüzün gerçekliği
Bazıları için ölüm ikidir. Biri mutlak kaderin getirdiği ölüm.
Diğeri yanlış zamanda ve yerde denk gelinen aşk ile gelen ölüm. Evet Raif Efendi ve namı diyar Kürk Mantolu Madonna da iki defa ölmüştü.
Tarihe derin izler bırakarak...
zweig'ın birkaç eserini okudum ve diğerlerinden farkı bu defa ölüm yoktu ama büyük bir geri çekiliş vardı. iç sızlatan... artık yapamayacağını anlayan, mücadele edemeyeceğini açıklayan bir geri çekiliş. dünya'nın en berbat durumu. bana ayrılan sürenin sonuna geldik der gibiydi.
altmış yedi yıllık hayatın yirmi dört saatlik zaman diliminde geçen bir olay örgüsü. çoğu zaman insan hayatının küçük bir anı tüm ömre mal edilir. edilmemesi gerekir belki lakin bu aşamadan sonra da insanın kendi vicdanı buna izin vermez. hikaye kahramanımız da bu sekansın kurbanı. aşk insanda bir kurgu mekanizması geliştirir. biraz esrik bir hal katar kişiye. kendi dehlizlerine çeker. kaybolursun! kişide kafa karışıklığı ve belirsizlikler meydana getirir. kişiye ait olan tüm güzellikleri azaltır ve kişiyi belki de kendine ters düşürür. yapmam dediği eylemlerin kahramını oluverir. perdenin ardında bir sen var bir de ben. perde kalkarsa ne sen kalır ne de ben ifadesindeki gibi perde kalkmıştı artık ve gerçekler daha net görünüyordu ama işte kör olası duygular. gündüz gözüyle her şey daha net görünse de gece olunca düşen hüzün bir yağmur gibi aralıksız idi hikaye kahramanımız için.
Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört SaatStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020127,4bin okunma
amok'un ne olduğunu öğrenince, asmalı konaktaki seymenin kaza yaptığını duyan baharın verdiği tepki geldi aklıma onun haberi duyunca donuklaşması, hissisleşmesi malak malak ortalıkta dolaşması ve sonra bir cinnet hali. buradaki tanımı ise bir tür malezyalılarda görülen sarhoşluk hali. delilik, bir tür insan kudurması. ölümcül, anlamsız bir saplantının krize dönüşmesi hali.
velhasıl ömür biter bu gezegenin ... bitmez.
bir çırpınışın hikayesi. g*t olduktan sonraki umutsuz, son çırpınışın... hükmetmeyi seven şöhretin, kinin, nefretin, gururun; heveslerinde hiçbir zaman sebat gösteremeyen ve servetin gücünü kalabalıklara karşı çekiç gibi kullanan sahteliğin hikayesi. her oyuncak kötü çocuğun elinde kırılacaktı ki kırıldı. en çok da kendisi. ne var ki ölüm, kandırılmaya izin vermeyecekti ki vermedi de! ölüme karşı silah çekmekte özgürsünüz lakin kurşun işlemediğini bilmelisiniz. ölüm karşısında herkes aciz, eşittir.
vay anam vay neler dönmüş serhat ya! dedim kitabı kapadığımda. Böyle ekşici p*ç edasıyla müstehzi bir dil kullanarak giriş yapmak istemezdim lakin gene değer verdiğim yerden vuruldum. Kendini, bedenini varlığının son noktasına kadar sunmanın aşk olarak tanımlanması, iğdiş edilmesi, onunla bir oyuncakla oynar gibi oynanması ve sonunda da ey aşk! beni şaşırt bir kere denilmesi acınasıydı. Senaryolar üretmenin, entrikaların, niyeti bilmeden niyeti sorgulamanın anlamsızlığına bir kez daha şahit oldum. Aşk denilince bir bardak su içse yaralarından dökülecek insanlar var aşkın anlamı budur bundan ötesi abesle iştigaldir.
Bilinmeyen Bir Kadının MektubuStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022225,6bin okunma
Bu hikayede en dikkatimi çeken şey 100 yıl öncesinin de günümüzden farklı olmayışıymış. Alışılagelmiş güzel sonlarla biten kitaplara ya da filmlere alışık bünyelere dokunacak şok etkisi yapacak bir hikaye. Nasıl da hayatın gerçeklerini patır patır döküyor ortaya. İkiyüzlülük, düşene bir tekme de sen vuracaksın anlayışının had safhada yapıldığı ve bir ketçap gibi sıkılıp dolaba bile değil! Tezgahın üzerine alelade bir şekilde konuluşun hikayesi. Dışlanmışlığın, ayrıca sistemin çarkında dönmeyi reddeden bir Gregor Samsa hikayesi. Ejderha olduğunuzda her şey normaldir lakin ateşiniz bittiğinde sonunuzun Gregor Samsayla aynı olması kaçınılmazdır. Tafsilatla incelenmesi gereken müstesna bir hikaye.
"Büyük Birader Seni/Sizi İzliyor" bu cümle bu kitabın özeti gibi izlenmenin verdiği sıkışmışlığı içinizde fazlasıyla hissediyorsunuz ve bir anda odanızda kasvet rüzgarları esiyor. Hani sanki bir şeyler fısıldıyor insan kulağına, sessiz ol ve tapmaya devam et der gibi.
Hepimiz son derece sofistike, hızla büyüyen gelişen karmaşık bir dünyada yaşıyoruz. Karmaşayı çıkaran insan çözen gene insan. Bu karmaşa içerisinde bazen farkında yaşamak ne yaptığımızı bilmek ve yapılanı anlamak daha doğrusu bunları hızlı bir şekilde kavramak için hepimizin kısa yollara ihtiyacı vardır. Bu kısa yollar sayesinde artık duygularınıza daha hakim bir şekilde başkaldırabileceksiniz ve muhtemelen gene bir dilenciye kendinizi para verirken bulacaksınız fakat artık bunu siz istediğiniz için, gerçekten bunu yapmak istediğiniz için vereceksiniz. Şirketler ve bireyler daha az duygularınızı yönetip sizi ele geçirme imkanı bulacaklardır. "sınırlı sayı", "son gün" safsatasına inanmayacaksınız. Otoritenin, ünvanların nasıl da hayatınıza işlediğini göreceksiniz ve ışıklarda beklerken hata yapan bir araba eğer modeli düşükse kornaya basmakta aceleci oluşunuzu, lüks ise nasıl da sabırlı olduğunuzu göreceksiniz. Ve iyi tasarlanmış ve pahalı giysiler, mücevher ve araba gibi faktörlerin ne ara statü sembolü halini aldığına şaşırıp biraz utanacaksınız belki de.
