"Ruhlarımızın neyle yoğrulduğunu bilmiyorum ama onunkiyle benimki aynı hamurdan."
Emile Bronte'nin tek romanı.Ne yazık ki genç yaşta öldüğü için edebiyat dünyasına başka eser bırakamamış.
Kitabı okurken ilk başlarda fazlasıyla karakter karışıklığı yaşadım."Kim kimin neyi oluyor, o onun akrabası mı, o onunla aynı kişi mi?" diye düşünüp dururken neyse ki imdadıma Uğultulu Tepeler'in hizmetlisi Ellen Doen yetişti ve karakterlerin çocukluğundan başladı anlatmaya ve her şey aydınlandı.
Yazar karakterleri çok özgün kurgulamış. Nefreti de aşkı da iyi bir şekilde yansıtmış. Kitabı okurken sizde Heatcliff'ten nefret edip, Catherine'e kızacaksınız. Hatta belki de bütün karakterlere kızacaksınız, kendinizi Uğultulu Tepeler'de gibi hissedeceksiniz...
Bir bütün olarak güzel bir kitap. Sevgisiz, itilmiş ve horlanmış bir kişinin diğer insanlara neler yapabileceğini tüm ayrıntılarıyla okuyacaksınız.
"İnsanı insan yapan, yüzüne güzellik katan ve onu sevdiren tek şey kalbinin temizliğidir. Yoksa hepimiz aynıyız, etten ve kemikten oluşmuş bedenleriz. Bizi birbirimizden ayıran tek şey kalplerimizin özelliğidir. Eğer temiz ve güzel bir kalbiniz varsa, bu dışınıza yansır. Fakat kararmış, herkesin kötülüğünü isteyen, kıskanç biriyseniz, kalbinizin kötülüğü yine yüzünüze yansır. Ve dünyalar güzeli olsanız bile, kalbinizin karanlığı güzelliğinize gölge düşürecektir."
“Hiç kitabınız yok mu?” dedim. “Burada kitap olmadan nasıl yaşıyorsunuz, diye sorabilir miyim? Doğruyu söylemek gerekirse, kitaplarımı elimden alsalar çıldırırım.”
Kitapla kalın.
15 Şubat 2021 ¦ 19.56 Pazartesi
okurhaniim