Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Dünyadaki Rüzgâr Türkiye'de Fırtına Oluyor Avrupa'da bunlar olurken Türkiye'deki aşırı solcular da boş durmuyorlardı. İstanbul'da bir üniversitenin kuruluş yıl dönümünü kutlamak için düzenlenen bir şölenin, derhâl gerçek amacından saptırılmasına ve aşırı solcu bir mahiyet almasına çalışılıyordu. Türkiye'dekilerin de hemen
Tevfik Fikret Kılıçkaya
12 Mart muhtırası öncesi ve sonrasına ait iki: Muhtıradan sonra 26 Nisan 1971 tarihinde hükûmet tarafından bazı illerde sıkıyönetim ilan edilmişti. Tabii Ankara bunların başında geliyordu. O günlerde Ülkü Ocakları Birlikleri sıkıyönetimce kapatılmış, Genç Ülkücüler Teşkilatı'nın (GÜT) genel merkezi Yozgat'a, Devlet gazetesinin idare
Reklam
MHP Genel Merkezi 26 Ağustos'ta Malazgirt ovasında yapılacak olan törenlere teşkilat olarak katılma kararı almıştı. İstanbul Ülkü Ocakları Birliği Başkanı Nihat Çetinkaya ve dokuz arkadaşı Malazgirt'e kadar yürümek üzere İstanbul'dan yola çıkıyorlar. Ankara'ya geldiklerinde izinsiz yürüyüş yapmak suçundan sıkıyönetimce gözaltına alındılar. Buraya kadar olanı belki normal idi. Sıkıyönetim vardı. Önceden izin almaları gerekiyor olabilirdi. Ama yanlış olanı Sıkıyönetim Komutanlığının olay üzerine yayınlamış olduğu bildiri idi. Nihat Çetinkaya ve arkadaşları aşırı milliyetçi olmakla suçlanıyordu. Türk milliyetçileri kendilerine ait olmayan şeylerle zaman zaman suçlanmıştı. Ama bu defa milliyetçilikle suçlanıyorlardı, hem de aşırı milliyetçilikle. Malazgirt ovasında düzenlenen toplantılara bütün MHP'li ve ülkücüler gibi İbrahim Metin ve Sadi Somuncuoğlu da gitmişlerdi.
26 Nisan 1971 tarihinde hükûmet tarafından bazı illerde sıkıyönetim ilan edilmişti. Tabii Ankara bunların başında geliyordu. O günlerde Ülkü Ocakları Birlikleri sıkı yönetimce kapatılmış, Genç Ülkücüler Teşkilatı'nın (GÜT) genel merkezi Yozgat'a, Devlet gazetesinin idare merkezi de Konya'ya taşınmıştı. 111. sayıdan 438. sayıya
Memlekete bir milli doktrin sunmuştu Türkeş. Bu doktrin, artık işler haldeydi ve Türkiye’nin 4.01 yanından ülkücüler, Ülkü ocaklarında yetişmekte;; etrafa bu doktrin, nurlu yol olarak ışık sağarken değerlendir bilmekteydi…
Sayfa 196Kitabı okudu
Üniversitelerde solcular, Fikir Kulüpleri Federasyonu (sonradan adı Dev-Genç'e dönüşmüştür) ve Sosyal Demokrasi Dernekleri Federasyonu adı altında toplanmışlardır. Sağcıların ise Hür Düşünce Kulübü ve Ülkü Ocakları Birliği adı altında toplandıklarını görüyoruz. O günlerin bir başka gençlik kuruluşu olan Genç Ülkücüler Teşkilatı'nın Kurucu Genel Başkanı Salih Dilek ise şunları anlatmaktadır: "...Orta öğretim talebeleri olarak kendi idaremizde bir kuruluşumuz olması gerekliliği ile çalışmaya başlamıştık. Mensubu olduğumuz partinin adı Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi olduğu için ilk aklımıza gelen isim Genç Köylüler Derneği, Köye Hizmet Derneği gibi isimler olmuştu. Biz kuruluş faaliyetlerini yaparken CKMP Genel Sekreter Yardımcısı Kayserili Lütfi Önsoy ve Dündar Taşer bizi ziyarete geldiler. Türkeş Bey'in 1960 İhtilali'nden sonra ‘Ülkü Birlikleri' diye bir teşkilat kurmak istediğini, bu isimden çok hoşlandığını, dolayısıyla 'Ülkücü' ismiyle bir dernek kurmamızı tavsiye ettiler. Bu ismi biz de benimsemiş ve Genç Ülkücüler Teşkilatı isminde mutabık kalmıştık..."
Reklam
"Adım V.K. İlk bakışta, kimliğimi niçin sakladığımı düşünebilirsiniz. Zannetmeyin ki korkudan. Biz ülkücüler, sahnede görünmeyi, reklam olmayı sevmeyiz. Bize görev verilir, onu yerine getiririz. Ama asla propaganda aracı olmayız. Bu nedenle, davanın bir neferi olarak kalmak istiyorum. İsterseniz buna isimsiz kahramanlık deyin. Kahraman olmak da kolay bir şey değil ya. Kahramanları, daima takdirle izlerim. Bizim camiamızın en ünlü ve en büyük kahramanı şüphesiz Başbuğumuz Alparslan Türkeş'tir."
Sayfa 71
Türkiye'yi Atatürk'ten sonra yöneten siyasal elit dış Türklerle ilgilenmeyi terörist faaliyet olarak görürken, Türklüğün ayrılmaz bir parçası olan İran ve Irak Kürtlüğünü bölge dışı güçlerin insafına terk etmiştir. Böylece, tutarlı bir teorik çerçeve olmayınca, Türkiye içinde PKK gibi örgütlerin çıkması da engellenememiştir. Fakat, unutlmamalıdır ki, kendisinden sonra gelenlerin gafleti/ihaneti ne kadar büyük olur ise olsun Atatürk'ün attığı temel güçlü olduğu için 1974'te Kıbrıs Barış Harekatı nedeniyle Lice askerlik şubesinin önünde yüzlerce insan askere gitmek için silâhları ile sıraya girmiş, Gaziantep'te tek varlığı olan atlı arabası bir tankın altında kalınca kendisine atın ve arabanın parası ödenmek istenen yaşlı Kürt amca bir yandan ağlarken bir yandan da tankçı üsteğmene "Sen savaşa giderken, atımı ezdin diye bana para vermeye çalışıyorsun, ben bu kadar alçak mıyım ki bu parayı vermeye çalışıyorsun?" diye Kürtçe bağırmıştır. 1975-1980 arasında Mamak'ta ülkücü arkadaşlarını ziyaret eden ülkücüler arkadaşlarını anneleri ile Kürtçe konuşurken az mı duymuşlardır?
Kim ne derse desin 12 Eylül 198 0 sonrasında yurt dışına çıkmış olan Abdullah Çatlı, Oral Çelik ve bazı ülkücüler Türkiye'nin çıkarları doğrultusunda kendilerine verilen görevleri yapmıştır.
ülkücüler yine bildiğimiz gibi
Okulu, "üç ay" şeklinde ablukaya alan komandolar, saat 17.30'da, kurt ulumaları, ezan sesleri, ilahilerle ellerindeki sopa, tornavida, bıçak, zincir, silah ve patlayıcı maddelerle yeniden sal­dırıya geçer.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.