Akış
Ara
Keşfet
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
Kitap Türleri
Dergiler
Çevirmenler
İncelemeler
Alıntılar
İletiler
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.38.14
İnsan hangi duygulara sahip olursa olsun bu kitapta her duyguya yer vermiş Ümit Yaşar Oğuzcan, sevgiyi farklı şekillerde hissettirmiş, kitabın belli bir kısmından sonra yer alan mektuplar benim için en can alıcı yerlerdendi, şiir severseniz keyifle okuyacaksınızdır ondan eminin
Eser iki bölümden oluşuyor. İlk bölümde; Türkiye'nin bir yergi cenneti olduğu dönemi kapsar. Önceleri Süleyman aşağı, Süleyman
yukarı, sonra; biraderlerin, yeğenlerin gündeme gelişi, evvelce gözden düşenlerin hızla yükselişi, derken; Ecevit'in
yılların İsmet Paşa'sını alaşağı ederek ozanlıktan politikacılığa geçişi...
Bozuk düzen ve ortanın solu hikayelerinin ardından,
Akgünler, Karaoğlan edebiyatı ve de ulusça "umudumuz
Ecevit" diye yırtınışımız. Sonra anarşinin, terörün hızla
tırmanışı, enflasyonun gemi azıya alışı, talihsiz, başarısız
koalisyonlar dönemi. Tek milletvekili ile iktidara ortak olmalar, sürekli bölünme ve apansız ölünme günleri. Militanlar, komandolar, sollar, sağlar, hocalar ve başbuğlar dönemi. Kurtarılmış bölgeler, mecliste dolaşan gölgeler, kiloyla satılan gizli belgeler ve daha neler de neler? Nice nice hıyarların, işgüzarların, paracıların, tüm acıların ve mataracıların sahne-i siyasette boy gösterdiği yıllar, yitirilen
izanlar, duran akıllar ...
İkinci bölümün yergilerinde siyaset yasağı nedeniyle ekonomik konular daha ağı'r basıyor haliyle ... Kastelliler, Kaçtelliler, bankerler, mankerler, YÖK'ler, yoklar,
Anayasa, Babayasa bu dönemin flaş konuları oluyor.
Kolay değildir; kişilerin kusurlarını yüzüne vurmak, sırasında yerin dibine batırmak ve belki de zaman içinde unutulup gidecek bir yanlış ya da gelişigüzel söylenen saçma bir sözü dile düşürmek. Bu eseri okuyunca Oğuzcan'ın yerği işinde çok başarılı olduğunu anlıyoruz.Göbek davası şiirini Oğuzcan, 2 Perdelik oyun şeklinde kaleme almış. Bunun dışında eserde 27 Mayıs dönemine ilişkin yerğileri, yanında çok geniş yelpazede yerğileri yer alıyor.
Ümit Yaşar Oğuzcan'ın hiciv tarzında yazdığı şiirleri yer alıyor. Eseri yazdığı dönemi şöyle anlatıyor Oğuzcan: Yayınlanan ilk şiirimin tarihi ise; 1 941 . Oysa hiciv şiirlerini yazmaya çok sonraları, 1955'te başladım. 1950 yılında halkın dileği ve oyları doğrultusunda tek parti dönemi sona em1iş, DP büyük bir çoğunlukla iktidar olmuştu. 4 yıl sonra, 1954'te yapılan seçimlerde de DP daha büyük bir zafer elde ediyor, CHP ve MP muhalefetlerini bir
silindir gibi ezip geçiyordu adeta. Tüm muhalefetin
TBMM' de elde ettiği sandalye sayısı, 25/ 30 kadardı. Geri kalan tüm milletvekilliklerini DP kazanmıştı. Ama ne var ki; Kırşehir MP lideri Osman Bölükbaşı ve arkadaşlarına oy vermiş, Malatya ise CHP lideri ve eski milli şef İnönü'yü seçmişti yeniden. Olacak iş miydi bu? Kırşehir de, Malatya da cezalandırılmalıydı! Nitekim öyle de oldu. Birincisi il'likten ilçeliğe düşürülürken, ikincisi de ikiye bö-
lünüyordu, DP liderlerinin dileği DP milletvekillerinin oyları doğrultusunda. Böylece DP'nin 1960 ihtilaline değin sürecek hatalar zinciri de. başlamış oluyordu. Giderek söz ve basın özgürlükleri kısıtlandı, muhalefet ve basına
akıl almaz baskı, şiddet yöntemleri uygulanmaya başlandı. Derken üniversite olayları vatan cephesi rezaleti, tahkikat komisyonu kepazeliği, kara cüppeliler edebiyatı ve "odunu aday göstersem, mebus olur" vecizeleriyle bir de
baktık ki; 27 Mayıs 1960'a gelivermişiz.
Hüznü, sevgiyi, hasreti, ayrılığı, ölümü ve daha birçok duygu ve olayları; sade ve samimi bir anlatım ile yazdığını, kullandığı içi duygu yüklü sözcüklerin ve birbiri arasındaki uyumdan doğan ahenk ile de insanın kalbine dokunduğunu, zihninde ise düşünmeye sevk ettiği; şiir ve mektuplarından meydana gelen harika bir eser olduğunu söyleyebilirim.
Okuduğum her pasaj sonrasında "şair nasıl olurda bu kadar muazzam yazabiliyor?" Şeklinde düşündürdüğü dahi olmuştur.
Şiirleri okurken insanı öylesine içine çekip o duyguları aktarıyor ki kendi içinde kaybettiriyor diyebilirim.
Dolayısıyla aşka dair bütün bildiklerinizi unutturup, yeniden inşa edecek ve okurken kelimelerin arasında kaybolacağınız bu güzel eser ile baş başa bırakıyorum.
Şiirlerini çok beğenmekle beraber mektuplar çok sıkıcı geldi bana . Mihriban’a mektuplar bölümü , maalesef tekrarlayan gereksiz betimlemelerle doldurulmuş ....