Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.13
Umre Kazdal
Umre Kazdal
@umrekzdl
Lisans
Rize
312 okur puanı
Eylül 2022 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
İsmini hepimizin sıklıkla duyduğu ve balkon sahnesini herkesin bildiği bir eserdir.
Romeo ve Juliet beş perdelik İngiliz klasiği. Rönesans döneminde yazılmış olup o dönemin özelliklerini barındırmaktadır.
Konusu: Romeo ve Juliet iki düşman aile olan Capulet ve Montague ailelerinin birbirini seven evlatlarıdır. Romeo başka bir kızın aşkıyla yanıp tutuşurken bir gün Capuletler'in evinde olan baloya gider ve orada Juliet'i görür. Birbirlerine aşık olurlar. En büyük sorun da düşman ailelerin evlatları olması. Aralarındaki sevgiye kayıtsız kalmak istemezler ve ailelerinden gizli evlenirler ama talihsizlikler yakalarını bırakmaz. Romeo işlediği suç yüzünden sürgün edilir. Juliet'i babası soylu Paris ile evlendirmek ister. Juliet bu duruma çözüm bulmak için Rahip Lawrence'nin yanına gider. Beraber bir plan yaparlar ve Juliet'i ölü olarak gösterirler. Juliet'in öldüğünü öğrenen Romeo Juliet'in mezarının başına gelir ve orada satın almış olduğunu zehri içerek intihar eder. Bu durumu gören Juliet ise Romeo'nun hançeriyle canına kıyar. Sonrasında Capulet ve Montague aileleri barışır ama en büyük hazinleri olan evlatları ölmüştür.
"Ah, Romeo, Romeo! Neden Romeo'sun sen?
İnkâr et babanı, adını yadsı!
Yapamazsan, yemin et sevdiğine
Vazgeçeyim Capulet olmaktan ben."
"- Binlerce kez iyi geceler sana!
+ Binlerce kez beter olsun gece, senin ışığın yoksa."
"Hiç kuşkum yok; bu çekilen acılar
İleride konuşacağımız tatlı anılar olacak."
Kitap beş perdelik tiyatro eseridir. Eser Fransız kralı 14. Louis'in isteği üzerine yazılmıştır. Bu dönemde Fransa'ya giden Türk elçisi sarayda kendisi için hazırlanan karşılamayı beğenmez. Bunun üzerine Frans kralı kitapta intikam amacıyla gülünç Türk sahnelerine yer verilmesini ister. Eserin son iki perdesinde Türk sahneleriyle ilgili gülünç diyaloglara yer verilmiştir.
Konusu, Mösyö Jourdain tüccar bir babanın oğludur. Kendisi soylu ve asilzade olmak istemektedir. Bunun için müzik, dans, felsefe ve silah sanatlarıyla ilgili özel dersler almaya başlar. Tanıdığı kişiler Mösyö Jourdain'i geliştirmek adı altında onu komik duruma düşürürler ama Mösyö bu durumun farkında değildir. Eşi Madam Jourdain bu durumun farkında Mösyö'yü uyarmak ister fakat Mösyö onu dinlemez. Mösyö'nün bir de kızı vardır. Kızı asilzade olayan sevgilisiyle evlenmek ister. Mösyö asilzade olmayan birine kızını vermek istemez. Genç delikanlı yardımcısıyla beraber Mösyö'ye oyun oynar ve kendisini Türk sultanı olarak tanıtır. Türk sultanı olduğunu öğrenen delikanlıya kızını verir ve böylece kızla genç delikanlı kavuşmuş olur.
"Dans ve müzik insan aklını güzel şeylere yönlendirirler."
"İnsanlar boş şöhretler, boş mevkiler için kavga etmemeli. Bizi diğerlerinden ayıran bilgelik ve erdemdir."
"Sevdiğimiz insanın bizi ikna etmesine ne de kolay izin veriyoruz!"
Kitap içerisinde 5 tane öykü yer almaktadır. Bunlar: Mutlu Prens, Harika Fişek, Bencil Dev, Bülbül ve Gül bir diğeri Vefalı Dost'tur. Beni en çok etkileyen Mutlu Prens oldu. Hikayelerin içerikleri bencillik ve duyarsızlık üzerine kurulmuştur. Bencil kişilerin kendilerini haklı saydıkları ve bunun ustaca savunmaları yer alır.
"Yaşayanlar her zaman altının kendilerine mutluluk getireceğine inanırlar."
"Nereyi seversen orası senin dünyandır."
"Bencillik iğrenç bir şeydir."
Okur Takip Önerileri
Cemile ve Sadık evlidir. Savaşın başlamasıyla Sadık'ın cepheye gitmesi gerekmektedir. Sadık cepheye gider ve günlerini eşinin kardeşiyle birlikte cepheye malzeme, erzak gibi şeyler taşıyarak geçirmektedir. Kaynı içten içte Cemile'ye karşı ileri boyutta sevgi beslemeye başlar. Cemile'yi köydeki diğer erkeklerden de kıskanır. Cemile eğlenceli biri olmasının yanında hal ve hareketlerine dikkat etmeyen bir kızdır.
Bir gün Cemile ve kaynı cepheye erzak taşıyan Danyar ile karşılaşırlar. Danyar'ın sessiz bir yapısı vardır ve kimseye bir şey söylemez. Bunun farkında olan Cemile ve kaynı Danyar ile dalga geçmeye başlar. Zamanla Cemile Danyar'a aşık olmaya başlar ve duygularının karşılıksız olmadığının farkındadır. Bu duruma kaynı da sessiz kalmak.
Kısacası evli olan bir kadının kocasının askere gitmesiyle başlayan yasak aşk hikayesini konu edinmektedir.
"Hem konuşmaya ne gerek vardı? İnsan her şeyi anlatamaz, zaten kelimeler de her şeyi anlatmaya yetmez..."
"Kalbim, bilemediğim bir şey karşısında, bilinçsiz bir sevinç, bilinçsiz bir korku ile durmuştu sanki."
"Yüzüne bakar ve onda kendimi bulur gibi olurdum. Onun ruhunda da, tıpkı bende olduğu gibi, acı veren, toplanıp olgunlaşan ve şimdi bir çıkış yolu arayan bir şey vardı."
Okuduğum ikinci Agatha Christie kitabıydı. Bayağı sürükleyici ve etkileyici bir kitap. Okurken gerilmiş olduğumu da belirtmek isterim. Korku, gerilim ve müthiş bir kurguya sahip güzel bir polisiye romanı. Kitabın 1-44. Basımları On Küçük Zenci adıyla yayımlanmıştır.
Sekiz kişinin Asker Adası'na mektuplarla çağrılmasıyla olay örgüsü başlar. Adaya çağrılan kişiler rastgele değil de suç işlemiş kişilerden seçilmiştir. Adada onları malikanede hizmetli olarak çalışan karı koca karşılamıştır ve karı koca da suça karışmış kişilerdir. Yalnız misafirler adaya gitmiş ama garip olan şey ev sahipleri evde yoktur. Misafirler ev sahiplerinin gelmesini beklemeye başlar. Ama ilk cinayet gerçekleşir. Her ölümde evde bulanan on asker biblosundan her biri teker teker eksiliyor. Herkes birbirine şüpheli gözüyle bakmaya başlamıştır. Kitabın başında yer alan tekerlemede ölüm şeklinin nasıl olacağı bellidir. Ama sırada kimin olduğunu belli değildir. Adada on kişinin haricinde kimsenin olmadığı bilinmekte ve adayla ana karanın bağlantısı hiçbir şekilde sağlanmamaktadır. Cinayetler tek tek işlenmeye başlar.
Acaba katil on kişiden biri mi yoksa adada ustaca saklanmış başka biri midir?
Gerçekten çok severek okuduğum polisiye romanı, polisiye romanı sevenlere şiddetle tavsiye ederim.
"Ve sonra kimse kalmadı..."
"Yaşamın her anında ölüm yanı başımızdadır."
"Suçsuzlar acı çekmemeliydi."
İsminden de belli olduğu gibi kitap Franz Kafka'nın Milena'ya yazdığı mektupları konu edinmektedir.
Franz Kafka, Prag’da gazeteci Milena Jesenská’yla tanışmasıyla aralarında bir iletişim oluşmaya başlar. Bu iletişim 3 yıl boyunca mektuplarla gerçekleşmektedir. İmkansız bir aşk yaşıyordur çünkü Milena evli bir kadındır ve kocasından ayrılamamaktır. Mektuplaşma 1920 yılında başlar ve Franz Kafka'nın ölümden kısa bir süre öncesine kadar devam eder.
Kitabı okurken ne yazık ki çok fazla sıkıldım. Kitabı yarıda bırakmamak için çok çaba sarf ettim ve nihayet bitirebildim. Kesinlikle okuyun diyebileceğim bir kitap değil. Kitapta sadece Franz Kafka'nın Milena'ya yazdığı mektuplar yer almakta ve bu yüzden olayı anlamak zorlaşıyor. Kitabın son kısmında Milena'nın Franz Kafka'nın arkadaşı olan Max Brod'a yazdığı birkaç mektup bulunmakta ve bu sayede Milena'nın Franz Kafka hakkında ne düşündüğünü az çok anlamamıza yardımcı olmaktadır. Okumak isteyenlere sabırlı okumalar.
"Mektubun da dikenleri var, bana batıyor, ama onları yöneten sensin, senden gelen bir şeye katlanmak zor olabilir mi?"
"Yanımda yürüyordun Milena, bir düşünsene, yanımda yürüyordun."
"Neden senin odandaki mutlu dolap değilim, sen koltukta otururken ya da çalışma masandayken ya da uzanmış uyurken gözlerini dikip seni seyreden dolap değilim?"
Yazardan okuduğum ilk kitap ve çok beğendim. Son derece akıcı bir dille yazılmış ve kurgusu güzeldi. Bir günde bitirebileceğiniz bir kitap. Bugün okurum yarın okurum diye ertelemiştim fakat bitirdikten sonra keşke öncesinde okusaydım dedim.
Katil bu olabilir derken farklı ayrıntılar ve bilgiler sizi başka bir kişi üzerinde yoğunlaşmanıza neden oluyor.
İsminden de belli olduğu üzere bir cinayeti konu edinmekte. Bir dedektif olan Hercule Poirot cinayeti araştırmaya başlar. Yolculara sorduğu sorular ve yöntemleri sayesinde katilin kim olduğu konusunda kesin yargılar bulmaya çalışır. Çok dikkatli hareket etmekte ve bu sayede tüm bilmeceyi çözmeyi başarmış ve katilin kim olduğunu bulmuştur.
"Dünyada kötülükten fazla şey yok."
"İnsanın gerçeklerden kaçması da olanaksız."
"Ben sadakate, insanın dostlarına, ailesine ve kendi sınıfına sadık olması gerektiğine inanırım."
Ahmet Ümit'ten okuduğum ilk kitap.
Polisiye dizilerini çok seviyorum ve bu kitap da çok hoşuma gitti. Kanıt dizisinden bir bölünmüş gibi heyecanla okudum kitabı. Yalın ve akıcı bir dille yazılmış. Polisiye severlerin hoşuna gideceğini düşündüğüm bir kitap tavsiye ederim.
"Dünyada en çok cinayet aşk nedeniyle işleniyor. Namustu, töreydi, kıskançlıktı, millet birbirini acımasızca boğazlıyor."
"Kimsenin kimseyi öldürmediği bir dünya..."
"Kaybetmeye alıştıkça daha çok özgürleşiyor insan."
İsmini çok duyduğum dünya klasiklerinden bir tanesini daha bitirmiş oldum. İlk olarak kitabı okurken sıkıldığımı itiraf etmeliyim. O kadar fazla betimlemeye yer verilmiş ki sanırım fazla betimlemelerin yer aldığı kitapları sevmiyorum. Aslında konusu güzel fakat yer yer kitabı yarıda mı bıraksam diye çok düşündüm ve sonunu getirmeyi başarabildim.
Ana karakterimiz Felix başından geçen olayı mektup olarak Nathalie'ye yazmasıyla başlar ve kitap Nathalie'nın Felix'e mektup yazmasıyla biter.
Felix ailesi tarafından sevilmeyen bir çocuktur. Ailesinin söylemesiyle bir baloya katılır ve orada Henriette görür. Henriette karşı bir duygu hissetmeye başlar ve aralarında duygusallık oluşur. Henriette evli bir kadındır ve Felix'e kendi de duygular beslemekte fakat Henriette bunun yanlış olduğunun farkındadır. Hiçbir zaman Felix'in ona aşkını itiraf etmesini istemez. Onu bir anne ya da bir abla gibi sevmesini ister ve sonrasında gelişen olaylar zinciri.
"Ama bedeni iyileştirmek için önce yüreği iyileştirmek gerekir!"
"Hayat umutlarla güzelleşiyor."
"Oysa bazı kadınlar sadece bütün ruhlarıyla sevmesini bilir."
Kesinlikle okuyun diyebileceğim bir kitap değil fakat arada açıp bir iki sayfa okuyabileceğiniz bir kitap olduğunu düşünüyorum. Yazar sanki bizimkile sohbet halindeymiş gibi bir dille yazmış kitabını. Bazı cümleler çok klişe olsada güzel cümlelerin yer aldığı bir kitap. Aşk ve ilişkileri konu edinmiştir.
"Sıkışmış ruhuna gurur ve sırf bu yüzden kaybetmeyi göze alıyorsun."
"Sıkışmış ruhuna gurur ve sırf bu yüzden kaybetmeyi göze alıyorsun."
"Uzun uzun cümleler kurabilirim, bitmiş şeylerin arkasından konuşmak, en az susmak kadar kolay... Bitirmek diye bir şey var ki, öyle kolay değil ama zor da değil. İçine düştüğün şeyden bir kaçış belki de..."
Vincent Van Gogh... en sevdiğim ressam.
30 Mart 1853 yılında Hollanda'da doğmuş ve 29 Temmuz 1890 yılında Fransa'da ölmüş.
Hayatı hakkında bilgi alabileceğimiz en sağlam kaynak kardeşine yazdığı mektuplardır büyük ihtimalle. Resim yapma konusunda ne denli zorluklar yaşadığını, nasıl mücadeleler verdiğini ve hangi ressamlardan etkilendiğini anlatan bir sürü mektup. Maddi açıdan oldukça zorluk yaşamış ve en büyük destekçisi kardeşi Theo.
Karmaşık bir ruh hali içinde olduğu ama bunun yanında resim yapmanın kendisi için çok önemli olduğu açık bir şekilde ortada. Sadece resime ilgisi olmayıp edebiyata da ilgi duymaktadır. Her konu hakkında hemen hemen bir bilgisi bulunuyor.
Resimlerinde sarı, yeşil ve maviye oldukça yer vermiştir. Yüzlerce yağlı boya, binlerce eskizi buluyor. Ne yazık ki yaşamı boyunca çalışmaları bir önem kazanmamış. Yaşadığı süre boyunca sadece 'Kırmızı Üzüm Bağı' tablosu satılmıştır. Kendini vurarak intihar etmiş.
"İnsanın olgunlaşabilmesi için zorluklara, acılara katlanması gerek."
"Sözcüklere gerek kalmadan beni anlayacaklarını sandım."
"Yalnız, benim omuzlarımın bunca ağır bir yükü kaldıracak kadar geniş olmadığını vurgulamam gerek."
İçinde farklı konulardan paylaşımlar var. Sanat, edebiyat... Bazı bölümleri hoşuma gitmedi ama buna nazaran güzel bir dergi. Elimdeki eski bir sayısı ama ne okursam kârdır.
Doğan Cüceloğlu'ndan okuduğum ilk kitap. Her anne-babanın ya da anne-baba olmak isteyen kişilerin okuması gerektiğine inanıyorum. Toplumumuz çocuk yetiştirme konusunda neleri yanlış yapıyor neleri doğru yapıyor öğrenebileceğimiz bir kitap. Çocuk yetiştirmek ciddi anlamda bilgi ve donanım istemekte. Bir bitkinin yeşerip çiçeklenmesi için sabır ve emek veriyorsak daha fazlasını çocuklar için göstermek gerekmektedir ve en önemlisi çocuklarla etkili bir iletişim kurmaktır.
"İletişim ve ilişkiler içinde birbirimizi var ya da yok ederiz."
"Bir insanın bir başkasıyla sağlıklı ilişki kurabilmesi için önce kendiyle sağlıklı bir ilişki içinde olması gerekir."
"Cahillik kötüdür, sevgi cahilliği en kötüsü."
Oscar Wilde'nin yayımlanmış tek romandır. Felsefi bir roman. Normalde felsefeyi sevmesemde bu kitap gerçekten güzel.
Kendisi yerine tuvaldeki portresinin yaşlanmasını isteyen Dorian Gray anlatmakta ve bu isteği de gerçek olur. Zamanla hayatında yapmış olduğu şeylerin kendi yüzüne değilde portresine yansımış olmasına sevinir fakat sonrasında bunun vermiş olduğu pişmanlık.
"Her birimiz Cennet'i de Cehennem'i de içimizde taşıyoruz."
Her bölümü ayrı bir heyecanla okudum. Bazı yerlerinde Türkçe olmayan kelimeler olsa da (yayından kaynaklı olabilir) kitap gayet akıcı ve sürükleyiciydi.
Gerçek bir olaydan esinlenilmiş ve yazılmış bir öykü. Aslında iletişimin hayatımızda ne kadar önemli olduğunu anlayacağımız olay örgüsü. Etrafımızda insanlar varken de yalnız kalabiliyoruz.
Birbirini anlamayan ve konuşmayan çiftin hikayesini anlatmakta. Kitap erkek karakterin dilinden anlatılmış. Kadının hal ve hareketlerinden ne demek istediğini ne yapmak istediğini kendince yorumlayan bir karakter. Karakter kendi iç dünyasında yaşamış durumda. Sonrasında konuşmamış olmanın vermiş olduğu pişmanlık.
"Küçücük potinleri karyolanın yanında duruyor, sanki onu bekliyorlarmış gibi... Hayır, her şey bir yana, yarın onu götürdüklerinde ben ne yapacağım?"
Çok geç olmadan sevdiklerimiz konuşalım sonrasında pişman olmayalım.
Petersburg'da Makar Devuşkin ve Varvara Alekseyevna'nın birbirlerine yazdığı mektuplardan oluşan bir kitap. Makar Devuşkin ve Varvara Alekseyevna yoksulluk içinde yaşamaya çalışan ve bunun için mücadele veren iki insan. Toplumsal sınıf farklılıklarından dolayı hayatla ve soylu insanlarla verilen yaşama mücadelesini de anlatmakta. Birbirleri arasında bir sevgi bağı bulunmakta fakat bazı yerlerde baba kız sevgisi gibi, bazı yerlerde ise sevgiliye duyulan sevgi gibi. Makar'ı en çok üzen şey ise Varvara'ya tekrar mektup yazamayacak olması. İyi okumalar.
Konya'dan İstanbul'a uzanan bir hayat hikayesi... Bozacı Mevlut'un hayatını, maceralarını ve arkadaşlık ilişkilerini anlatan bir roman. Aynı zamanda 1969 ve 2012 yılları arasında İstanbul'un çeşit çeşit insanın gözünden sokak sokak değişimini anlatmaktadır. Yazarın ayrıntılı anlatımıyla kendinizi Mevlut'un hayatında bir parça olduğunuzu ve İstanbul'un nasıl değiştiğini hissedebilirsiniz. Niyetinde olanı değil kaderinde olanı yaşarsın.
Ölmekte olduğunuzu düşünün ve sizden başka buna aileniz de dahil kimsenin üzülmediğini, umursamadığını... herkes normal hayatına devam ederken sizin ölümle cebelleşiyor olmanız ne kadar acı. Ölüyorsunuz bunun farkındasınız ama elinizden bir şey gelmiyor. Sonrasında hayatı, aileyi, mesleği, arkadaşlığı hepsini sorgulama başlıyor. Hayatın anlamsız ve geçici olduğunu asıl gerçeğin ölüm olduğunun farkına varacağınız bir kitap ve sonrasında ölüm... güzel ve akıcı bir kitap tavsiye ederim.
Bilim kurgu, aşk... ikisi de bu kitapta yeterince var. Akıcı ve sade bir dille yazılmış. Olay örgüsünde güzel bir akış var. Sonlarına doğru olay biraz oldu bittiye geldi daha güzel bir son olabilirdi. Sürükleyici bir kitap okuması zevkliydi.
"Bir oturuşta okuyup bitirdim." dediğimiz kitaplar var ya işte bu kitap onlardan bir tanesi. Vaktiniz varsa bir günde okuyup bitirebilirsiniz. Yeri geldiğinde güldüğüm, yeri geldiğinde çok düşündüğüm cümleleri barındırıyor. Üstelik bazı yerlerinde Hababam Sınıfı'ndan anımsayacağımız olaylar bulunuyor ve yüzümüze tatlı bir tebessüm yerleştiriyor. Büyüklerin çocuklara doğru ve yanlışı öğretmeye çalışması ama doğrusunu bildikleri halde büyüklerin doğru olanı yapmadığını gösteren birçok olay örgüsü... gerçekten de çocuklar dünyasından büyüklerin nasıl göründüğünü anlatan bir solukta biten bir kitap. Çocukların masum gözünden büyükleri görmek istiyorsanız okuyun derim.
Kitabı beğendim ve tavsiye ederim. Akıcı bir dille yazılmış. Hayatımızda her şey yolunda gitmeyebilir bazen tökezleyip düştüğümüz ve mutsuz olduğumuz, hayattan zevk almadığımız zamanlar olabilir ama yine de hayat yaşamaya değer. Bazılarının ölmek isteyip, intihar etmek istediği zamanlar da olabilir fakat bu kitap intihar girişiminde başarısız olmanın nasıl bir mutluluk olduğunu, hayatta ne olursa olsun yaşamaya değer olduğunu ve yapmak istediğimiz hiçbir şeyi ertelemememiz gerektiğini anlatıyor. Aslında ölüm yaklaştıkça yaşamak istediğimizi anlıyoruz.
