Devleti idare edenler -iyi ya da kötü, kahraman ya da zalim- o toplumun içinden çıkmaktadırlar ve toplumun çoğunluğu nasılsa onlar da öyledirler. Yani bir toplum nasılsa, onu idare edenler de onun gibidir. 'Her halk layık olduğu şekilde yönetilir.'
Halkımızın büyük bir kısmının böyle ilkel, cahil
ve eğitimsiz kalmasına hiçbir şey yapmadan seyirci kalmak ahlaksızlıktır ve suçtur. Eğitim görmüş ve aydınlanmış bir insanın buna kayıtsız kalmasının cinayetten farkı yoktur.
Üniversiteyi bitirmiş; bilim adamı ve edebiyatçı olmuş, başkentte yetişmiş. Böyle biri adam
olmazsa; hiç okulu, kütüphanesi olmayan ve hayatın daha güzel, daha mutluluk dolu, daha düzenli olması için neler yapılması gerektiğine dair hiçbir söz edilmeyen bir yerde yetişen sıradan insanlardan ne beklenebilir ki?
Reklamın amacı seyircide içinde bulunduğu yaşamdan bir ölçüde, memnun olmadığı duygusunu kamçılamaktır. Toplumun yaşamında değil, kendi özel yaşamında bir eksiklik duymalıdır seyirci. Reklam seyirciye, sunulan nesneyi aldığında yaşamın daha iyi olacağını söyler; ona içinde bulunduğu yaşamdan daha iyi bir yaşam önerir.
Söyle bana; beni yakışıklı yapabilecek bir büyü,muska falan yok mu?”
Gülerek, “O derece etkili büyü dünyada bulunamaz, efendim,” dedim. İçimden de, “Gereken tek büyü sana bakan gözlerin sevda dolu olmasıdır,” diyordum.
Dünyada en çok sevdiği varlık için yaşamanın, onunla birlikte yaşamanın ne olduğunu biliyorum. Kendimi Tanrı’nın en mutlu– sözle anlatamayacak kadar mutlu bir kulu sayıyorum; çünkü kocam nasıl benim hayatımsa ben de kocamın bütün hayatıyım.