Bir ağacın bu kadar çok şey bilmesi doğru mu! Bir ağacın bu kadar yaralanması! Dalına kurulan salıncakları, dalından sarkıtılan ilmekleri.Şu işe bak; ölümle hayat aynı dala bağlanıyor.
Ben kıbleye çevirmeye çalıştıkça seccademi,görünmez eller başka yerlere doğru çekiştiriyor.Ben yeşilde dinlendirmek isterken gözlerimi binbir renk yoruyor bakışlarımı.
Mevsimlerden keder mi, söyle
Ne giysem yakışmıyor, uçurumlardan başka. Dağıtamıyor hiçbir güneş ruhumdaki sisi
Ve ben hâlâ yarın güzeldir diyorum,
Kalmasa da albenisi...
Ne çok şey öğretir hayat.
En çok da direnmeyi.
Sonra kimseye çok da güvenmemeyi.
Öyle her sıfatı herkese hemen vermemen gerektiğini.
Kalabalığın güzelliğini...
Yalnızlığın gücünü...
Kendi gücünü keşfetmenin en büyük mutluluk olduğunu.
Ama en çok da herkese “hiç kimse” olarak bakabilmeyi.
Bazı mevsimlerde güneş var diye aldanmayıp, yanına bir şey almanın gerekliliğini.
Yani ihtimalleri.
Hayatta her şeyin mümkünlüğünü.
Hikâyede Derviş’in dediği gibi:
“Bu da geçer yahu!” diyebilmeyi...