Az ışıklı bir ihtiyar şehir... Önünde ordular, donanmalar boğuşmuş.. İçinde ihtilaller, isyanlar patlamış. Muhasaraların açlığını, zaferlerin tokluğunu, yaşamanın her çeşit sevincini, acısını, toprak derinliği, gökyüzü enginliği ölçüsünde duymuş İstanbul.. Şu anda doğum ağrılarıyla kıvranan genç kadınların ölüm halinde hastaları, içenleri, sevişenleri, mapushane kapılarında nöbet bekleyenleri, cinayet işleyenleriyle bir uçsuz bucaksız yaşama kargaşalığı...
Ormanın yırtıcılarında yırtıcılık açlığı giderene kadarmış. İnsanlar arasındaki yırtıcılık, ekmeğe, kadına, hatta yaşamaya dahi - tıka basa doymuş olsalar yine sürüyor.