Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
İnsan bir zamanlar onsuz yaşayamayacağım duygusunu hissedecek kadar içtenlikle çok sevdiği , vazgeçilmez olduğuna inandığı biriyle yollarının ayrılması ve bir daha yıllarca hiç görüşmeden de pekâlâ hayatta kalabilmesi ne berbat bir gerçekti! Peki o yoğun sevgiye , o güvene , o aşka ne oluyordu ? Eğer varsa nereye kayboluyordu ? Eğer yoksa milyonlarca insan bir zaman o duyguyu varmış gibi ona nasıl kanıyordu ? Ve dünyada neden bu kadar çok yalnız , kalbi kırık insan vardı ?
Sayfa 137Kitabı okudu
Günü gününe yaşayan insan oyalanmayı pek sevmez. Her şey onu sıkıştırır tersine. Aynı zamanda da hiçbir şey kendi kendinden fazla ilgilendirmez onu, hele ilerde ne olabileceği konusunda. Tiyatrodan, gösteriden hoşlanması bundandır, birçok yazgılar sunulur kendisine, bunların acılığının acısını çekmeden şiirini alır. Hiç değilse orada, bilinçsiz insanı tanırız, ne olduğu bilinmeyen bir umuda doğru koşar durur. Uyumsuz insan onun bittiği yerde, aklın oyuna hayran olmayı bırakarak onun derinliğine girmek istediği yerde başlar. Bütün bu yaşamlara girmek, onları çeşitlilikleri içinde duymak, tam anlamıyla onları oynamaktır.
Reklam
Ben şimdilik yaşamlar gibi düşüncelerin de gelecekten yoksun oldukları bir dünyadan söz etmek istiyorum yalnızca. Kişiyi çalıştıran, çırpındıran her şey umuttan yararlanır, öyleyse aldatıcı olmayan biricik düşünce kısır bir düşüncedir. Uyumsuz dünyada, bir kavramın ya da bir yaşamın değeri kısırlığıyla ölçülür.
Bir insanı sadece Kur'an'a davet etmek çok büyük bir tehlike arz eder. Çünkü Asr-ı Saadet'te Kur'an'ı anlamak Allah Resulü'nün yaşamından kitaba doğrudur. Yani Sahabe Kur'an'a bakıp ilahi mesajı anlamaya çalışmamışlardır. Onlar önce Hz. Peygamber'i, Kur'ân'ın Onun kalbine inmesiyle şahsiyetinde vücut bulan ahlakını okumuşlar, sonra Kur'an'ı okumuşlar ve Allah'ın mesajını hayata, hayatlarına böyle taşımışlar. Bugün bunun tam tersine toplumun Kur'an'la ilişkisi, kitaptan herkesin hayatına ayrı bir hat çekilerek alabildiğine anarşik, alabildiğine kaotik, uyumsuz, bireysel, öznel ve vahdeti sağlamaktan uzak parçacı, parçalı, paramparça bir yapıya dönüştürülmeye çalışılıyor. Sünnet Kur'an'ı anlamaya dair usulün çekirdeğidir. O çekirdekten filizlenmeyen bütün Kur'an okumaları yanlıdır, yanlıştır, hiçbiri hayra vesile değildir.
Yaşama anlamını verecek bir Tanrı inancı, ceza görmeden kötülük etme gücünden çok daha çekici. Seçmek güç olmazdı. Ama seçme yoktur, acılık da o zaman başlar.Uyumsuz kurtarmaz, serbest bırakmaz, bağlar. Her türlü edime izin vermez. “Her şeye izin vardır” sözü hiçbir şeyin yasak olmadığı anlamına gelmez.Canı erdemli olmak istediği için de erdemli olabilir insan.
Ahlak üzerinde mantık yürütmek söz konusu olamaz, insanların büyük bir ahlak kaygısıyla kötü davrandıklarını çok gördüm, dürüstlüğün kural gerektirmediğini de her gün görüyorum. Uyumsuz insanın kabul edebileceği bir tek ahlak var, Tanrı’dan ayrılmayan ahlak; buyurucu ahlak. Ne var ki kendisi bu Tanrı’nın dışında yaşar, öteki ahlaklara gelince (ahlaka aykırılığı da sayıyorum), uyumsuz kişi bunlarda yalnız doğrulamalar görür, onunsa doğrulanacak hiçbir şeyi yoktur. Burada onun suçsuzluğu ilkesinden yola çıkıyorum.
Reklam
Uyumsuz insan; Sınırlı özgürlüğünden, geleceksiz başkaldırışından, ölümlü bilincinden kuşkusu olmayınca, serüvenini yaşamı süresince sürdürür. Alanı buradadır, kendisininkinden başka her yargıdan uzak tuttuğu eylemi buradadır.
Uyumsuz insana cesaret, kendi dışındakilere başvurmadan yaşamasını elindekiyle yetinmesini öğretir aklı ise kendi sınırlarını gösterir ona.
“Benim alanım zamandır”, der Goethe. I􀇚şte tam uyumsuz bir söz. Uyumsuz insan nedir gerçekten? Ölümsüzü yadsımamakla birlikte, onun için hiçbir şey yapmayan. Böyle bir özlem duymadığı için değil, cesaretini ve aklını buna yeğ gördüğü için.
Sürekli olarak bilinçli kalan bir ruhun önünde şimdiki zaman ve şimdiki zamanların birbirlerini kovalaması, uyumsuz insanın ülküsü budur işte.
Reklam
Uyumsuz insan, yakıcı ve donmuş, saydam ve sınırlı bir evren görür, bu evrende hiçbir olasılık yoktur, ama her şey verilmiştir, bu evren aşıldı mı, yıkılış ve hiçlik başlar. O zaman uyumsuz insan, böyle bir evrende yaşamaya ve ondan güçlerini, umut etmenin yadsınmasını, avuntusuz bir yaşamın yılmaz tanıklığını çıkarmaya karar verebilir.
Bir şafak vakti erkenden, önünde hapishanenin kapıları açılan ölüm mahkûmunun o Tanrısal “hazırlığı”, yaşamın duru alevi dışında kalan her şey karşısında bu inanılmaz ilgisizlik, ölümle uyumsuz, iyice sezildiği gibi, akla uygun biricik özgürlüğün; bir insan yüreğinin duyup yaşayabileceği özgürlüğün ilkeleridir burada.
Uyumsuz şu noktada aydınlatıyor beni: yarın yoktur. Bundan böyle derin özgürlüğümün akılsal dayanağı bu işte.
Benim bildiğim tek özgürlük, düşünce ve eylem özgürlüğü, öyleyse, uyumsuz, benim bütün ölümsüz özgürlük şanslarımı sıfıra indirirken, bana eylem özgürlüğümü verir, onun etkinliğini artırır. Bu umut ve gelecek yoksunluğu, insanın her şeye açık oluşunda bir artış anlamına gelir.
Uyumsuz insanın bütün yapabileceği her şeyi tüketmektir, kendi kendini de tüketmektir. Uyumsuz onun son noktasına varmış gerilimi, bir yalnız çabayla sürekli olarak sürdürdüğü gerilimdir, çünkü bu bilinçte ve bu günü gününe başkaldırmada biricik gerçeğini ortaya koyduğunu bilir. Bu gerçek de meydan okumadır.
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.