Aslına bakılacak olursa, ne mutluluk ne de saygı bir işe yarar. Bunların her ikisi de samimi temellere dayanmadıkça birer yalandan başka bir şey değildirler.
“Korkak benliğimizi anlayamadığımız zaman, onları anlayamadığımızı söyleriz. ilk önce suçlandırılması gereken bir kimse olmak durumundan kendimizi kurtaramadığımız, erkek olarak üstümüze düşeni yapamadığımız zaman, onları anlayamadığımızı ileri süreriz. Sonra da hiç utanmadan, işlenen günaha katılabilmemiz için onlara ilk heyecanın yükünü yükler ve şeytana uymak gibi, Havva gibi, insanların zaafları gibi birtakım saçmalıklarla, her şeyden inciniveren o ahlâk duygumuzu pekistiririz. İçimizde doğruluk yoktur. Onu arayıp bulmak için en ufak bir caba da harcamayız. Aslında bizler erkek değil, birer korkağız.”
“Kendi duygularımı çok iyi bildiğim için tedirgin oldum. Onun açıksözlülüğünü kıskandım ve bu yüzden utandım.
Hepsinden önemlisi, onunkinden daha rahat bir vicdana sahip olmak isteyişimdi.”
“Bir odada yalnız başına kalmak, başkalarının ne diyeceklerini ya da ne düşüneceklerini hiç aklınıza getirmeden orada istediğiniz gibi dolaşmak ve istediğinizi söylemek kadar güzel bir şey yoktur.”
İnsanın, bir yandan pek çok şeyi unutması, bir yandan da otuz yıldan fazla bir zaman önce ölmüş olan çiçekleri o günkü canlılığıyla belleğinde tutması ne tuhaftır.
Sayfa 637 - Engin Yayıncılık, Altıncı Basın, 1998Kitabı okudu
Biri sizden özür dileyince ezilip büzülürsünüz. Bu, sizin özür dilemek zorunda olmanızdan daha kötüdür. Çünkü başlangıçtaki hakaretin, sonra da gönül almanın verdiği sıkıntıyı çekmek zorunda kalırsınız.
Sayfa 509 - Engin Yayıncılık, Altıncı Basın, 1998Kitabı okudu
"İstediğin için mi? Kiliseye gitmekten hoşlandığın için mi? Babanla annen geldikleri için mi? Arkadaşlarını orada bulmak için mi? Pazar günleri kiliseye gitmek gerektiği için mi? Yoksa gelmeyecek olursan, hafta içinde bir felakete uğrayacağından korktuğun için mi? Seni oraya getiren korku mu, yoksa sevgi mi?"
Sayfa 473 - Engin Yayıncılık, Altıncı Basın, 1998Kitabı okudu