Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Jirem Derin

Türkiye'de, bizim tartıştığımız bağlamda bir "eğitim çevresi"nin eksikliği devam ettiği sürece, eğitim çerçevesi sorunu da çözülemez. Eğitim çerçevesi sorunu devam ettiği sürece eğitim sistemi de, herhangi bir dönemin siyasi iktidarının ideolojisi, politik çıkan, keyfi, isteği içinde anlamlandırılıp biçimlendirilecektir; ki her şeyi sil baştan değiştirecek bir başka iktidar gelinceye kadar. Özetle, düşünsel yönden güçlü, felsefi ve bilimsel temelleri sağlam, uygar bir dünyanın içinde yer aldığının bilincinde insanlardan kurulu bir eğitim düşünürleri kadrosu, bir eğitim çevresi, Türkiye'nin en hayati ihtiyaçlarından biridir. Bu kitap, işte bu eksikliğin altını çizerek belki de Türk eğitim tarihinde önemli bir misyonu yerine getirmektedir.
Reklam
Kendi paradigmalarının bilincine varmış ve onların üstüne çıkmış insan özgürdür.
"Eğitim, hayatta işe yarar olma durumuna göre hazırlanmalıdır. Eğitimde elden geldiğince az kural verilmelidir. Basit metot kullanılır. 'Doğa'nın yolunu izlediği takdirde eğitim, otoriter ve baskıcı olmaz; aksine, bireysel özelliklerin gelişmesi için tüm özgürlükleri kişiye sağlar, öğretmen ve öğrenci arasında karşılıklı güven gerçekleşir."
John LockeKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Şükür yoksunu ortamlar insan ruhunda bir aşınma, bir küflenme, bir erozyon oluşturur; özellikle eğitimcinin bundan sakınması gerekir.
İnsanın hayatı, kendini aştığı an anlam kazanır. O nedenle, kendinden başka hiç kimseyi düşünmeyen bir öğretmenin hayatı sığ ve anlamsız kalacaktır. Öğretmen veya değil, böyle bir insan yalnızdır ve çoğu kez yalnızlığının farkında değildir. Yalnızlığının farkına varmak acı vereceğinden bundan daima kaçınır.
Reklam
Bilim, kuramlarla gelişir. Kuramlar, araştırmalarla üretilen, en üst düzeydeki bilgilerdir. Ve ancak yeni bilgilerle yanlışlanabilirler. Hiçbir kuram son şeklini almış sayılmaz. Her kuram, yeni bilgiler ve gözlemler doğrultusunda güçlenir; eğer yetersiz kalırsa ayıklanır ve yerine daha geçerli görünen konur. Yıkılamaz hale gelen ve herkes tarafından kabul edilen bir kuram, "yasa" olarak adlandırılır.
İnsan da tıpkı doğa gibidir. Yaratılışı ve tasarımı itibarıyla özü, saflığı ve potansiyeli bozulmadığı ölçüde güzel. Yaratıcı ve zararsızdır.
Simondon, "İlkel büyünün insanlar üzerindeki etkileme gücüne benzememekle birlikte, gelişmeye sorgusuz sualsiz bir şekilde inanılmaktadır” demektedir. Bu, teknolojiye boyun eğmiş bir toplumun geneli için geçerli olup, gündelik yaşamda bu kadar açık seçik bir şekilde görülmese bile insanın çevresindeki tüm ıvır zıvırların belli bir tekno-mitolojik gücü temsil ettiğini gösteren bir düşüncedir. Gündelik yaşamdaki nesnelerden yararlanma biçimi neredeyse otoriter bir dünya örgütlenmesine benzemektedir. Kullanıcının yalnızca bir-iki küçük düğmeye basmasıyla çalışan teknik nesnenin anlatmaya çalıştığı bir şey varsa o da herhangi bir çabanın harcanmadığı, enerjinin tamamıyla soyutlandığı ve yer değiştirebildiği, gösterge-jestin her şeyi egemenliği altına almış olduğu bir dünyadır.
Sayfa 73
İşlevsellik artık gerçek bir çalışma sürecinin dayatılması olarak değil, belli bir biçimin diğerine uyumu (anahtarın ele oturması) ve bu uyum aracılığıyla gerçek çalışma süreçlerinin göz ardı edilip unutulması anlamına gelmektedir.
Sayfa 67
Bir nesneye ait mekânizmanın çeşitli bölümleri nasıl tasarlanıyorsa; değişik teknolojik nesnelerin de insandan bağımsız bir şekilde bir araya geldikleri, basit ve benzer kullanım biçimlerine sahip oldukları; kendi teknolojik gelişim çizgileri doğrultusunda bir düzen oluşturdukları ve bu düzen içinde de insanın, aslında makinenin kendi kendine gerçekleştirdiği mekanik bir denetime katılmaktan başka bir şey yapmadığı görülmektedir.
Reklam
Dekorasyon kavramı artık tamamıyla değişmiştir. Geleneksel zevk anlayışı bağımsız bir güzellik kavramının var olmasına izin vermemektedir. Eskiden evlerin içi şiirsel bir söyleve benzer, belli anlamlara sahip nesneler kendi aralarında konuşurlarken; günümüzdeki nesnelerin artık konuşmak yerine iletişim kurduklarına tanık olunmaktadır, zira bu nesnelerin hiçbiri özgün bir kişiliğe sahip değildir.
Basit bir şekilde ifade etmek gerekirse, artık pencere diye bir şey yoktur ve ışık artık bütün nesnelerin varlık nedeni haline gelmiş gibidir. Nesneler de aynı şekilde sahip olduğu töz ve biçimi yitirdiği gibi, insanın kişiliğinin bir parçası olmayı da bırakmıştır. Çünkü mekân, günümüzde insan ve nesneleri istediği şekilde bir araya getirebilmekte; aralarındaki tüm ilişki ve “değerlerin” işlevlerini belirlemektedir.
Gaddarlıksız şenlik olmaz: böyle öğretiyor insanın en eski ve en uzun tarihi - ve cezada da o kadar çok şenlik var ki! -
Tüm "iyi şeylerin" temelinde ne kadar çok kan ve dehşet var!
Ah biz idrak edenler, nasıl da mutluyuz, tabii yeterince uzun bir süre susmasını bilirsek!..
512 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.