Kieslowski, “Oyuncuları çok severim,” der: “Kendi görüşlerini, duygularını ve dünyaya karşı tavırlarını da beraberlerinde getirirler. Ben de bunu kullanırım. Bunun için onları çok seviyorum.”
Mısri’nin lafını sık kullanıyorum: “Ben derdime derman aradım meğer derdim bana derman imiş!” Varoluşsal dertlerimizin dermanı yine kendi kaynağındadır. Sanat hayata tahammül gücü verir. Sanatın verdiği cesaret, başka bir gerçeklik mümkün değilmiş gibi dayatılan ve giderek alıştırıldığımız şu lanet dünyanın düzenine ve onun kurumlarına karşı bir itiraza dönüşür. Sanat insanlara yeryüzünü sahiplenme cesareti verir. İnsan olmanın farklılığını, gururunu ve içgörüsünü kazandırır.
“Zaten başına ne geldiyse, bu okumak denen illeten sonra geldi. Bir daha ne köydekiler gibi düşünebildi ne de şehirdekilere uyabildi, çoğu zaman havada asılı toz zerresi gibi savruldu durdu.”