"Ve çocuğun uyanışı böyle başladı."
Benim de Güray Süngü ile tanışmam böyle başlamıştı. Cahit Zarifoğlu'nun yukarıdaki dizesinden ilhamla yazdığı hikâye ile. İtibar'da okumuştum, orada tanışmıştım süngü cümleleriyle yazarın. Sonrası malum, romanlarında sonu gelmeyesice bir kayboluş. Bu kitabı okuma nedenim o eski günlere dönmekti. Beklentilerim az çok belliydi, duygusal açıdan yoğun, tahkiye açısından hafif metinler ve araya serpiştirilmiş süngü cümleler. Beklediğim gibi de oldu diyebilirim. Yazar kimi zaman dizelerin kendisindeki yansımalarından bir öykü kurmuş, kimi zamansa şiirlerin kendilerindeki hikâyeyi kendi üslûbunca yazmış. Bu hâliyle bütün öyküleri "hayran kurmacası" olarak değerlendirebiliriz sanıyorum. En beğendiğim öykü olan "Bir Alın Yazısı Gibiydi Kuruyan Yapraklar Onda" bile, şiirle beraber değerlendirince, pek özgün değil. Bu metinlerin yazar için kıymetinin yüksek olduğu kanaatindeyim; ama okurlarda aynı yansımayı bulup bulamayacağından emin değilim. Kimi metinler fazlasıyla içe kapalı, kimi metinlerde herhangi bir istikamet yok, deneme mi olsaydı diye düşündürüyor da. Çok tekrar var bir de. Tamam edebiyat dönüp dolaşıp aynı şeyi anlatır da, burada çok aynı olmuş. Belki şiir olarak kaleme alsaymış bu öyküleri yazar, o zaman daha ilgi çekici bir eser olabilirmiş; ama bu hâliyle yazarımızın not defterinden seçmeler tadında kalmış. Yazarın kendini ispatladığı bir eser değil, kendini ispatlamış bir yazardan oldukça duygusal, biraz yüzeysel, çokça tekrara düşen hikâyeler diyelim.