"Neredeyse bütün hayatım senden ibaretti, Adam. Fayolle, sen ve Maurice olmasaydınız..."
"Bir de Tarzan."
"Evet. Tarzan... Hayatım neye benzerdi?"
Adam yanıt vermedi.
"Çok garip şeyler oluyor Adam. Maurice bile yavaş yavaş kendini çekiyor. Ziyaretleri seyrekleşti. Günün birinde benden uzaklaşacağını zaten söylemişti. Böyle olması şart mı?"
"Çok basit Zezé. Büyüyorsun ve giderek hayatın gerçekleriyle bütünleşiyorsun."
Sustuk ama yüreğim razı gelmiyordu. Göğsümde Adam'ın yokluğuna nasıl hissedecektim? Onunla sohbet etmeden nasıl duracaktım? Hayatta onun öğütlerine, sitemlerine, alkışlarına alışmışken kendi kendime konuşmaya nasıl dayanacaktım?
"Gel Şüş, düş görmeye başlamıştın. Ayakta düş görüyordun."
"Biliyor musun Fayolle..."
"Söyle çocuğum?"
"Başka bir hayatta düğme olarak dünyaya gelsem keşke. Herhangi bir düğme. don düğmesi bile olur. İnsan olup sefil gibi çile çekmekten iyidir."
"Unutmakla affetmek arasında ne fark var?"
"İnsan affedince her şeyi unutur. Ama sadece unutursa çoğu zaman sonradan o şeyler tekrar su yüzeyine çıkar."
"Portuga!"
"Hı..."
"Ben senin yanından bir daha hiç ayrılmak istemiyorum, biliyor musun?"
"Niye?"
"Çünkü dünyanın en iyi insanı sensin. Senin yanındayken kimse bana zarar vermiyor ve kalbimde mutluluk güneş gibi parlıyor. "