Edgar giderken o an için mutluydu. Fakat az sonra yüreğini döven çekiç yine çalışmaya başladı. Dünden beri sanki birkaç yıl yaşlanmıştı. Güvensizlik, yabancı bir konuk gibi çocuk kalbinin üstüne çökmüştü.
Zaten bu baştan çıkartıcı yabancı, çocuğun saf ve küçük dünyasına girdiğinden beri her günü gerilim, telaş ve heyecan içinde geçiyordu. Çocuklarınki gibi duyarlı bünyelerde her tutku balmumuna basılmış gibi iz bırakır.
Bu aşırılık karşısında öfkesi kabardı. Belki de aslında kendisine öfkelenmişti, içinde hissettiği hafif bir utanç ve suçluluk kıpırtısını bağırarak bastırmak istiyordu.
Kendisini artık o kadar da güvenli hissetmediğini, içinde bir şeylerin kaymaya başladığını ve onu ürkütücü bir girdaba çekmekte olduğunu dehşetle fark etti.
Çocuk elinde olmadan gülümsedi ve gülmek korkusunu dağıttı. Bir yanıt vermek isterdi, ama kendisiyle öylesine dostça konuşan bu tanımadığı sempatik beyin karşısında fazla cüretkâr davranırsa küstahlık etmiş olacağını düşündü. Asla şımarık bir çocuk olmamıştı, her zaman biraz çekingen davranırdı, şimdi de hem mutluluğu hem utancı aynı anda yaşadığı için ne yapacağını bilemiyordu. Sohbeti sürdürmeyi çok istiyordu, ama aklına hiçbir şey gelmiyordu. Neyse ki o sırada otelin, açık renk bir Saint Bernard olan büyük köpeği yanlarına geldi, ikisini de koklayarak kendisini okşamalarına izin verdi.
Bu hiçbir şeyi değiştirmez, Tom. Ben herkes değilim ve dayanamıyorum işte. Böyle eli kolu bağlı olmak çok korkunç. Üstelik yemek bir şey yapmadan önüne geliveriyor... böyle yemek istemem ben. Balığa gitmek için izin istemek zorundayım, yüzmeye gitmek için izin istemek zorundayım, her şey için izin istemek gerekiyor. Sürekli düzgün konuşmam gerekiyor, bu da hiç kolay değil. Bazen tavan arasına kaçıp biraz tüttürüyorum ki ağzımın tadı yerine gelsin, yoksa ölür giderim, Tom.
Yanardöner ve akılsız dünya her zamanki gibi yaptı ve Muff Potter'a kucak açtı, daha önce nasıl kötü muamele ettiyse şimdi de fazlasıyla iyi muamele ediyordu. Ama böyle davranışlar dünyanın olumlu yönlerinden biridir, bu yüzden de fazla kusur aramaya gelmez.
Bu kitabı okumadan önce doğruyu söylemek gerekirse kitaba karşı önyargılıydım. Nedeni ise mutlu olma sanatının öyle bir kitapla öğrenilemeyeceği, elde edilemeyeceği, belki de zaten hiç var olmayan bir duygu üzerine kurulacak hipotezlerin benim için havada kalacağına olan inancımdı. Daha ilk sayfalardan anlamaya başladığım şey kitabın bana mutluluk vadetmeyeceğiydi. Ve bu benim için önemliydi çünkü vadetmek önemli ve güç birşeydir. Dolayısıyla da önyargım çabucak dağıldı diyebilirim. Arthur Schopenhauer, Mutluluk var mıdır? Mutluluk nedir? Mutluluk nelerle ve nasıl ilişkilidir? sorularına cevap arıyor, ilk önce bunu sorguluyor. Sorgulayışı ve cevapları onunla hemen hemen hemfikir olduğumuzu ortaya çıkardı. Arthur Schopenhauer'a katılır mısınız bilmem ama bu kitabı okurken mutluluk kavramını sorgulamak oldukça ufuk açıcı ve hoş bir deneyim. Diğer düşünürlerden alıntılar yapması da kitaba güzel bir perspektif katmış. Ben bu kitabı çok beğendim. Kötü bir gün geçirirken bu kitapla tanışmış olmak beni mutlu etti :)
Mutlu Olma SanatıArthur Schopenhauer · Can Yayınları · 202013,2bin okunma