Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
*hayal kırıklığı
Yaz ortasında bir Noel karı yağmış; haziranda beyaz bir aralık fırtınası esmiş; olgun elmalar buz tutmuş; tomurcuklanan güllere kırağı çalmış: saman ve mısır tarlalarının üzerine buzdan bir kefen örtülmüş; dün gece çiçeklerle kızaran kır yolları şimdi ayak değmemiş karın altında kaybolmuştu ve on iki saat önce, tropiklerdeki bahçeler kadar yeşil ve güzel kokulu olan korular yapraktan giysiler içindeyken şimdi Norveç kışını yaşayan çam ormanları gibi, ıssız, yabani ve beyazlardı. Bütün ümitlerim ölmüştü.
Sayfa 432Kitabı okudu
O gün bugün, şehri dünyanın üstüne kapatıp bıraktım kapattım gümüş maşrapayla yaralanmış ağzımı ham elmalar yemekten göveren dudaklarım mırıldanmasın şehrin mutantan ve kibirli ağrısını. Azıcık gece alayım yanıma yalnız serçelerin uykusuna yetecek kadar gece böcekler için rutubet örümcekler için kuytu biraz da sabah sisi yabani güvercin kanatları renginde biz artık bunlar olarak gidiyoruz eylesin neyleyecekse şehrin insanı,
İsmet Özel
İsmet Özel
Reklam
Üç Frenk Havası
1.CAPRİCCİO ÖLÜM Gülünç bir ölümle öldü deniyor Max Stirner için çünkü mahvına sebep nihayet bir sinektir ama Fanya Kaplan nasıl öldü diye sorarsak sanırım işimiz fazlasıyla ciddileşir. Bize ne başkasının ölümünden demeyiz
Walt Whitman
Yabani elmalar ,çakıl taşları ,kokuların güzelim damlaları hepsini içmek isteyerek onlara seslenişime bir diğernin kayıtsız kalışı gerçek şiirler yani şiir dediklerimiz aslında sadece resim gecenin özelliği içindeki şiirler benim gibi adamlarla ilgili şiirler bu şiir utangaçlığa davet ediyor her zaman tanışıdığım ve tüm erkeklerin taşıdışı görünmezliğe.
Ne tüm elmalaradır arzum, Ne de tüm damaklara hitap edenine; Ne uzun ömürlü Deuxan elmasınadır ihtiyacım, Ne de kırmızı yanaklı yeşil elmaya, Ne hanımın adını ilk kez lekeleyene, Ne de güzelliği savaşlar başlatana; Hayır, hayır! Yaşam ağacından bir elma getirin bana.
“Duyduğum kadarıyla Jersey’deki genel kanıya göre herhangi bir elmanın kabuğu ne kadar çok kırmızıysa, şarap yapımı için o kadar uygunmuş. Soluk yüzeyli elmaları elma şarabı kazanlarından ellerinden geldiğince çıkarırlarmış.” Bu kanı hâlâ geçerliliğini korumaktadır.
Reklam
Her yabani elma çalısı, her yabani çocuk gibi beklentilerimizi böylece heyecanlandırır. Kılık değiştirmiş bir prens gibidir sanki. İnsanlık için ne de büyük bir ders! İnsanlar da en yüksek standartlara ulaşmaya çalışırken böyledir, ortaya koydukları ve taşımayı arzuladıkları göksel meyveler, kader tarafından budanır; sadece en ısrarcı ve en güçlü dehalar kendini savunur ve galip gelir, sonunda yukarıya doğru körpe bir filizin uzanmasını sağlar ve mükemmel meyvesini nankör toprağa bırakır. Şairler, filozoflar ve devlet adamları bu yolla çimlerde biter ve avam insan ordularından daha uzun ömürlü hale gelirler. Bilginin peşinde koşmak her zaman böyledir.
Plinius, Theophrastus’un ayrımı üzerinden, “Ağaçlardan bazıları tamamen yabani, bazıları daha uygardır,” der. Theophrastus ise elma ağacını ikinci grup arasına dahil eder; gerçekten de bu açıdan elma, tüm ağaçların en uygarıdır. Bir güvercin kadar zararsız, bir gül kadar güzel, bir hayvan sürüsü kadar değerlidir..
Mendiliniz koksun diye kullandığınız bir elma, dükkânlarda satılan tüm parfümlerden daha değerlidir. Bazı çiçeklerin yanı sıra bazı meyvelerin kokusu da unutulmamalıdır.
Hiçbir ölümlü hiçbir meyvenin mükemmel tadına varamamıştır ve insanlar arasında sadece tanrısal niteliklere sahip kimseler, bu tadı alabilir. Çünkü tıpkı farkında olmadan tanrıların cennetini işgal etiğimiz gibi, dünyadaki her bir meyvenin salt kaba damaklarımızın algılayamadığı o incelikli tatları birer nectar ve ambrosia’dır.
Reklam
Eski bir İngiliz elyazmasında dendiği gibi, “Ağaç ne kadar hoşsa, halka doğru o kadar çok eğilir.”
Gezginlerin aldığı açık hava ve yaptıkları yürüyüş, damak tatlarına farklı bir ton kazandırır. Evde ekşi gelen elma, canlandırıcı bir yürüyüşle tatlı hale gelir.
140 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.