Su kokusu olmaz demeyin. Akpınar'ın suyundan içmeyen ne bilsin. Kaynağından yeraltına ininceye kadar üzerine eğilen, dökülen ne kadar yarpuz, kekik, çiçek kokusu varsa hepsini yüklenmiş gelmiş. Klor kokmuyor, naylon kokmuyor, mis gibi su kokuyor, pınar kokuyor, biraz da canımın içi toprak kokuyor. Güz gelip gazeller döküldüğünde, yağmur çiselendiğinde, her bahçeden bir duman yükseldiğinde her yanı kavurma kokusu sarardı. Bir selam verin girin avluya. Taze ekmek, bir tas kavurma. Oturup bir köşede yersiniz artık. Artık kimse kavurma kaynatmıyor.
Med Cezir'lerin olduğu...
Halden hale giren, bazen dingin, bazen dalgalı, bazen coşkun.
Öfkemiz, sevincimiz, hüznümüz, tebessümümüz var.
Büsbütün bir halde değiliz hiçbir zaman.
An an, gün gün değişmekteyiz.
Mevsimlerden çıkıp mevsimlere girmekteyiz. Ay'ın on iki hali gibi halimiz var bizim. Güneş'in açıları gibi değişkeniz.
Bir dağ yamacından da esmişliğimiz vardır,
çölleri toz duman etmişliğimiz de.
Bulut bulut gölge olmuşluğumuz da vardır, şimşek şimşek yıldırım gibi düşmüşlüğümüz de...
Yağmur olup yağmışlığımız da vardır,
esip gürlemişliğimiz de...
Tabiat'ın bağrında bir yerde halden hale girmişliğimiz de vardır.
İnsanız biz.
Gökkuşağının her rengine bürünmüşlüğümüz vardır.
Öykünüp her haline, tabiat gibi olmuşluğumuz vardır.