•Spoiler İçerir•
Babalar ve Oğullar...
İlk kez bir nihilistle tanışmışken, aynı zamanda veda ettim bu kitapla. İzin verirseniz bu cümlemi biraz açmak istiyorum. Nihilist demek, hiçbir prensibi, eleştirmeden benimsemeyen, aslında hiç'e inanan demek. Ve ben bir Bay Hiç'le tanıştım. "Hiç" yoktan bir sebepten kaybettim Bay Hiç'i. Sanırım benim için kitabın 2. dönüm noktası buydu; biz ne kadar hiçbir kural ve otoriteyi tanımadan hayatımızı geçirsek, ve geleceğimiz için vazgeçilmez ve idealist hedefler kursak da beklenmedik(biz insanlara göre) bir an gelir ve belki de "hayatın en gerçekçi kuralıyla" karşı karşıya kalırız: Ölüm!
1. Dönüm noktam ise, kitabın baş karakteri nihilist Bazarov'umuzun romantizme karşı ne kadar dirense de bir gün bir şekilde "hayatın en saklı kuralıyla" karşılaşmasıdır: Aşk!
Ve işte hayatın derinliklerinde saklı olan kuralı; Aşk ve hayatın en bariz ama o ana kadar insanların görmemekte ısrarcı olduğu kuralı; Ölüm!
Babalar ve Oğullar, benim için, tüm prensiplere ve duygulara karşı koymayı kendine görev bilmiş genç bir nihilistin, hayatla yüzleşmesini anlatır.