Özgürlük Nedir?
Mahkumla gardiyan arasında özgürlük açısından pek büyük bir fark göremedim ben. Gardiyanla, hapishane müdürü arasında da pek büyük bir fark yok bence. Hapishane müdürüyle, Savcı bey arasında da. O zaman özgürlük bundan başka birşey olmalı. En ileri düzeyde özgürlük için ne deniyor? İnsanın özgürlüğü başkasının özgürlüğüyle sınırlırıdır, sınırlı. Sınırlı bir özgürlük? Hem sınır, hem özgürlük? Yani sınır bir hapishanenin duvarlarında olabilir, başkasının özgürlüğü de; ama sınır değil mi? Sınır varsa özgürlük yoktur sınırdan kurtarmak için başkalarından kurtarmak gerek önce, dersem ne dersin? Sonra tabi ki kendinden. Ve işte sınırsızlık ve özgürlük. Yaratılan her şeyden kurtarırsan yaratan kalır sadece. Yaratan sınırsızdır ve özgürlükte ancak onda sınırsızdır. EYVALLAH Ahmet Beyler Elçi youtube.com/@beylerbeyibayb...
"Cennet nedir ve biz ona ahirette beleşten mi konacağız? Bu, uzun süredir yazmayı istediğim bir konu idi aslında.. Şimdi arkadaşlar biz aslında diğer tarafa, cenneti de cehennemi de buradan götürüyoruz... Öncelikle bilmeliyiz ki cennet; gönül kokusundan, yani gönlün kendisinden yaratılan bir alemdir.. Kişinin cennetinin genişliği, o
Reklam
**Eşek, Maymun, Köpek ve İnsan**
Lütfen okuyun :-) Evrenin tüm unsurları yaratılma aşamasını geçmiş tüm düzen kurulmuştu. Dünya denilen gezegen için yaratılan her varlık, vakti geldikçe dünyaya yollanıyordu. Tüm canlılara dünyanın tanıtımı da yapılmıştı. İblis o sıralar saygın bir yere sahipti Allah’ın yanında. Yüce Allah cansız varlıkların tamamını yeryüzüne yerleştirmiş ve
Vahdet-i Şuhûd (Müşâhede Edilenin Vahdeti)
İmam Rabbânî’nin (ö. 1034/1625) vahdet-i vücûdu tenkit edip vahdet-i şuhûdu savunmasından sonra bu anlayış tasavvuf çevrelerinde ve özellikle de Nakşî muhitte daha çok revaç görmüş ve yaygınlaşmıştır. Allah aşkı ve muhabbeti tarafından istilâ edilen sâlik vecd ve istiğrâk halini yaşar. Bu halde hiçbir şeyi görmez olur. Müşâhede ettiği sadece Allah’ın tecellîleridir. Görülen her şey O’dur. Güneşin doğmasıyla yıldızların kaybolmasında olduğu gibi ilâhî tecellîlerin görülmesiyle bütün mâsivâ yok olur. Hakk’ın zuhûr etmesi ve ilâhî tecellîlerin görülmesiyle bütün mâsivâ sanki yok olarak görünmez hale gelir. Bu durumdaki kul da her yerde Allah’ın tecellîsini müşâhede eder ve böylece müşâhedesinde birliğe ulaşır. Şu kadarı var ki sâlik vecd halinin geçmesinden sonra kendinin farkına varır ve Hak ile halkı ayrı görür. Sâlik, Allah’a olan ibadet, zikir ve muhabbetin neticesinde Allah’tan başkasını görmez, kalbine O’dan başkası gelmez ve O’ndan başka şeylerden geçerek onları algılayamaz hale gelir. Şu kadarı var ki bu hal ehline göre sâlikin görüşü kendisinden gider, gördüğünü gerçekte yok zanneder, ama yok olma hali kendi nefsinden kaynaklanmaktadır. Yoksa varlıklar gerçekte oldukları gibi vardırlar, asla değişmemişlerdir. Yani bilginin yok olması bilinenin yok olması veya görüşün yok olması görülenin yok olması değildir. Vahdet-i şuhûdta Rab ile kul, sevap ve günah arasında fark vardır. Yaratan ve yaratılan başkadır RİSÂLE-İ NÛR’DA VARLIK VE MERTEBELERİ Abdulvehap ERİN
Yaratan "her zorluktan sonra, bir kolaylık vardır" derken yaratılan olarak sen nasıl "hayata dair bir umudum kalmadı" dersin.
Sevdiğiniz biri günde beş kere buluşmak istese; sevinçten havalara uçar, herkese mutlu mutlu anlatırsınız. Yaratılan her şeyi, her saniye aldığınız nefese kadar yaratan Rabbin seni günde beş vakit secdeye bekliyor ve cevap vermiyorsan sen sevmeyi de sevilmeyi de bilmiyorsun.
Reklam
121 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.