Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Yargı Erki Bağımsızlığı üzerine
Yargı erki, yürütme erkiyle birleşti mi, adaletin, halk dilinde politikacılık denilen şeye sık sık feda edilmemesi imkânsız gibi olur. Devletin büyük çıkarları kendilerine emanet edilen kimseler, fesat görüşleri olmaksızın bile, kimi zaman bir özel kişinin haklarını bu çıkarlara feda etmenin zorunlu olduğunu düşünebilirler. Gelgelelim her bireyin özgürlüğü kendi güvenliğini benliğinde duyması, adalet yönetiminin yansızca işlemesine bağlıdır. Her bireyi, kendine ait her hakkı elinde bulundurmasının güvenle sağlama bağlanmış olduğuna içten inandırmak için, yargı erkinin yürütme erkinden hem ayrılması, hem o erk karşısında imkân ölçüsünde bağımsız hale getirilmesi gerekir. Yürütme erkinin geçici hevesine göre, yargıcın memurluğundan çıkarılması ihtimali olmamalıdır. Maaşının aksamadan ödenmesi, yürütme erkinin iyi niyetine, hatta tutumluluğunun yerinde olmasına bile bağımlı kalmamalıdır.
Sayfa 802Kitabı okudu
1961 Anayasası’nın dili, 1982 Anayasası ile mukayese edilmeyecek kadar güzeldi; dibacesi yani girişi şiirseldi ve bu şiirsel metin 27 Mayıs harekâtını ve onu yapanları meşrulaştırıyordu. İçinde “Üniversiteler devlet eliyle kurulur” gibi sonraki ihlallere hiç cevaz vermeyen kesin hükümler veya “Vatani görev herkesin hak ve görevidir” gibi yurttaş toplumuna özgün kurumlan kendine has, güzel üslupla ifade eden maddeler vardı. Oysa 1924 Anayasası meclis üstünlüğünü felsefe olarak korumakla birlikte parlamenter rejimi getiriyor, yürütme organı yetkileri ile birlikte teşkil ediliyor ve yargı erki mahkemelere devrediliyordu. Nitekim 1950’li yıllarda mahkemelerin bağımsızlığı ve hakim teminatı en çok tartışılan konulardan olacak ve 1961 Anayasası yargı bağımsızlığını getirecektir. Böylelikle hakimlere; “Görülen lüzum üzerine... yere tayin edildiniz” devrinin bitirilmesi düşünülmüştür. 1920 konvansiyonel sistemin son uygulamaları veya izleri sona ermişti.