Alev Coşkun

Samsun’dan Önce Bilinmeyen 6 Ay yazarı
Yazar
9.1/10
97 Kişi
335
Okunma
27
Beğeni
3.977
Görüntülenme

En Eski Alev Coşkun Gönderileri

En Eski Alev Coşkun kitaplarını, en eski Alev Coşkun sözleri ve alıntılarını, en eski Alev Coşkun yazarlarını, en eski Alev Coşkun yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bayur: -İstediğiniz olsaydı ne yapardınız? Diye sordu. Atatürk’ün yanıtı açık ve kesindir. “Pâdişah ve hükümeti alıp Anadolu’ya çekilir, mütareke (bırakışma) ve barış görüşmelerini oradan idare ederdim,” demişti. Mustafa Kemal’in gerek 1920 Nisan ayı başlarında Yunus Nadi ile gerekse daha sonra Yusuf Hikmet Bayur’la yaptığı konuşmalardan çıkan sonuç şudur: * Mustafa Kemal I. Dünya Savaşı galiplerinin sâdece İstanbul’u değil tüm yurdu işgal edeceklerini biliyordu ve görüyordu. * Önlemleri baştan almak istiyordu. * Savaş bakanı olarak işgallere kesin karşı durmak ve boyun eğmeden müzakere yapmak stratejisini izlemek istiyordu. * Tüm bu önlemler başarılı olamazsa padişahı Anadolu’ya geçirmek ve ulusal savaşı padişahla birlikte başlatmak istiyordu.
Atatürk’ün Anadolu’daki girişimlerini engellemek için 12 Ocak 1920’de son Osmanlı mebusan meclisi İstanbul’da yeniden toplantıya çağırıldı. Bu meclise Hakkari milletvekili sıfatıyla katılmak için Ankara’dan İstanbul’a gelen Mazhar Müfit Bey hiç de beklemediği halde, bir gün Vahdettin tarafından saraya davet edildi. Kuşkusuz padişah, eski Bitlik
Reklam
Atatürk hakkında tartışmalı Bozkurt adlı kitabıyla tanınan İngiliz yazar Armstrong bile bakınız o günlerin İstanbul’unu nasıl anlatıyor: “Mustafa Kemal İstanbul’a vardığında, İngiliz savaş gemileri Boğaz’daydı; payitaht, Çanakkale Boğazı ve Türkiye’nin bütün elverişli mevkileri baştan aşağı İngiliz birliklerince ele geçirilmişti. Fransız birlikleri, kentin İstanbul yakasında, Fransa’nın Senegalli ve zenci birlikleriyse Galata’daydılar. İtalyan birlikleri Pera’yı ve demiryollarını tutmuşlardı. Müttefik subayları polisi, jandarmayı, limanı denetliyor, kentlerdeki istihkamların (siperlerin) boşaltılıp silahtan arındırılmasına ve ordunun terhisine öncülük ediyorlardı.” Bir yanda bağımsızlık mücadelesini yürütenleri bütün kalbi ve benliğiyle destekleyenler; öte yanda evlerini, gönüllerini, yataklarını, her şeylerini işgal kuvvetlerine açarak onlarla iyi geçinmek ve karşılığında yarar sağlamak için bin bir kez takla atıp yuvarlanan insanların bir arada yaşadığı İstanbul…
Mütareke İstanbul’una beş görüş egemendi. Birincisi, İngiltere’nin Osmanlı’ya barış getireceğine inananlar ve bu nedenle her noktada İngiltere ile birlikte olmayı isteyenler. İkincisi, Amerika’nın manda yönetimini kabul ederek, Osmanlı devletinin varlığını sürdürmesini isteyenler. Üçüncüsü, bütün kaderini padişaha bağlayanlar, onun verdiği kararın en doğru olduğunu kabul edip Tanrı buyruğuna inanır gibi ona bağlılık ve sadakatle boyun eğerek bekleyenler. Dördüncüsü, olup bitenlere önem vermeden işgal güçlerinin İstanbul’a gelişini gerek Osmanlı devleti, gerekse halk için büyük bir şans ve başarı olarak görenler, gününü gün edenler, eğlenenler, keselerini ve kasalarını dolduranlar… Beşincisi, bağımsızlık mücadelesinden yana olan ulusalcılar…
Mütareke İstanbul’unu bir de, bir yabancıdan dinleyelim: İngiliz yazar Lord Kinross, İstanbul’un o günlerini şöyle anlatır: “İstanbul, İtilaf devletlerinin himayesi altında üzgün, umutsuz ve felaket duygusunun ağırlığı altında ezilmiş gibiydi. Herkes, şimdi artık bize istediklerini yaparlar korkusu içindeydi. Soğuk, karanlık bir kış başlamıştı. Kömür yoktu. …Vurgunculuk almış yürümüştü; para değerini kaybetmiş, yiyecek fiyatları aşırı derecede yükselmişti. Türkler evlerine kapanmış, kendi kendilerinin gölgesi gibi, ancak-o da ateş pahasına-ekmek almak için dışarı çıkıyorlardı.”
Ali Kemal: “Padişaha sadakatle bağlı Anadolu halkı, Mustafa Kemal denilen şakiye (soyguncuya) haddini bildirecektir.” (20 Nisan 1920, Peyam-I Sabah) Ali Kemal: “İki vatanımız var, biri asıl vatanımız, öteki Fransa.” (16 Kasım 1920) Refi Cevat: “İngilizleri bekliyoruz. Türkler kendi güçleriyle adam olamaz. İngilizler elimizden tutarak bizi kurtaracak.” (16 Nisan 1920, Alemdar) İşbirlikçi basına göre Mustafa Kemal ve arkadaşları Rumlardan, Ermenilerden daha tehlikeli düşmanlardı. Onlar, soyan, yıkan, katleden çeteler kuruyorlardı. Onlara göre “milli ordu” hazırlamak kötülerin en kötüsü bir işti.
Reklam
548 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.