İnsanı sınırlayan kurallar insan eliyle yazıldığı gibi, kadının tarihi erkek eliyle yazıldı. Belki de kadın tarafından dünyaya getirilmiş ve yıllarca o kadına bağımlı kalmış olmanın bir ezikliğiydi erkeğin kadını ezişi ..
Kaybetmekten mi korkuyorsun; kaybet. Düşmekten mi korkuyorsun; düş. Yaralanmaktan mı korkuyorsun; yaralan. Sonra iyileş. Yeniden kalk. Yeniden başla.Yeniden sev. Yeniden âşık ol. Bir daha mı düştün? Bir daha kalk. Er ya da geç, beklediğin gelecek. Er ya da geç aradığın seni bulacak. Ama sen bir kez yıldın mı, korktun mu, maskeni yüzüne geçirip kalkanlarını kuşandın mı, o zaman bitecek. Beklediğin her ne ise asla gelmeyecek...
Sevişmek, öyle bir kirletildiki küfürlere malzeme edildi. En güzel duygular, en güçlü hazlar bir küfre dünüştü. Yolda, maçta, evde, dışarıda her yerde kirletildi. Bu hale getirilen cinsellikten elbette korkar, kaçar ve saklanır.
Çevrendeki insanlar sahte, yapmacık, samimiyetsiz geldiğinde kendini yalnız hissetme. Mutlu görünen mutsuz çiftlerin, iyi gözüken kötülerin, ilgili gözüken ilgisizlerin, güçlüyü oynayan güçsüzlerin arasında benzeşme, oyuna katılma, ‘sen'i kirletme.
"Kibirli insanlara kızma, korktukları için öyleler..Güçlü insan; olduğu gibi, her şeyiyle bir başkasını oynamaya çalışan değil, kendi olabilendir.Doğal, samimi ve yürekten..."
Bir yanım ağlıyor,bir yanım gülüyor.
Bir yanım bağlanmayı istiyor,bir yanıp alabildiğine uzağa gitmeyi.
Bir yanım huzuru arıyor,bir yanım tüm sınırları yıkıyor...
Bir yanım kedi, bir yanım kaplan…
Cânım:
. 'Hep bir şeyler eksik kaldı belki tam bir şey yoktu.
Aradım, buldum, kaybettim, kazandım,
sevdim, terk ettim,terk edildim,..
Bitmez sandıklarım bitti, gitmez dediklerim gitti...
Bir yara kapanırken, bir diğeri açıldı.
Salıncakta sallanır gibi yaşamın boşluğunda varolurken anladım ki
her şey emanet,
her an bir rüya.....''
Farkında mısın? Zengin, ünlü, başarılı, başarısız, yoksul, güçlü, güzel, yakışıklı, çirkin, zayıf, şişman hepimiz korkuyoruz. Korkunun adı ne olursa olsun korkuyoruz. Ve yine aynı anda yalnızlıktan dem vuruyoruz. Anlaşılmadığımızı, sevilmediğimizi, bir türlü hak ettiklerimizi göremediğimizi düşünüyoruz. O zaman hepimiz yanlış yere bakıyoruz. İçimize bakmak, kendimizi dinlemek yerine onlarca, yüzlerce sıfat, oyuncak yaratıyoruz. Kendimizi bizim dışımızdan yargılıyoruz,anlamaya çalışıyor, kıyaslıyoruz. Herşey olmak isterken, kendimizi ıskalıyoruz. Elimde kalan da kocaman bir boşluk. Ne yaparsam yapayım dinmeyen bir boşluk, bir arayış. Sen kendin için ne düşünüyorsan, ne hissediyor ve ne değer biçiyorsan dışarıda sadece onu bulacaksın.