Ayhan Tekineş

Ahirzaman ve Kıyamet Alametleri yazarı
Yazar
Editör
8.0/10
6 Kişi
21
Okunma
3
Beğeni
3.315
Görüntülenme

Ayhan Tekineş Sözleri ve Alıntıları

Ayhan Tekineş sözleri ve alıntılarını, Ayhan Tekineş kitap alıntılarını, Ayhan Tekineş en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ebû Hanife, kendi görüşüne uymayan hadisleri reddetmemiş, aksine mânasını bilmiyorum diyerek susmuştur. Ancak o, hadisin temel itikadî kurallara aykırı bir şekilde yorumlanmasını kabul etmemiştir. O, bu konuda şöyle söyler: “Allah, içki içen kimsenin kırk gün ve kırk gece kıldığı namazını kabul etmez”1007 sözünün tefsirini bilmiyorum. Ancak söyleyenlerin, bu sözü, hakikate (adl) aykırı bir şekilde tefsir ettiklerini bilmedikçe de onları yalanlamam.”1008 Ebû Hanife’nin burada gördüğümüz tavrının, diğer ilim ehli için de örnek olması ve kesin delillere aykırı gibi gözüken hadisleri hemen reddetme yerine, en azından tevakkuf edilmesi gerekir. Çünkü hadisin farklı mânalarının olabileceği, başkalarının hadisi daha iyi anlamasının mümkün olduğu ve zaman içinde hadisin mânasını açıklayacak bazı yeni gelişmelerin ortaya çıkması gibi ihtimaller dikkate alınmalıdır. 1007 Tirmizî, Eşribe, 1; Ahmed b. Hanbel, II, 176; V, 171. 1008 Ebû Hanîfe, el-Âlim ve’l-müte’allim , s. 25.
Eğer rivayeti "pınardan su taşımak" anlamıyla ilişkilendirecek olursa, sünnet kaynaktır; kaynaktaki suyun kaplara dökülerek metin haline gelmesi hadis; bu metinlerin kuşaktan kuşağa, elden ele intikali rivayet; bütün bu faaliyeti ifade eden aktarım usûlü ise isnaddır.
Reklam
Hadislerin Kur’ân ile çeliştiği için reddedilmesinin iki önemli sebebi vardır. Birincisi, yukarıda işaret ettiğimiz, önyargılı tutumdur. İkincisi ise, hatalı anlamadır. Bir önceki bölümde ifade edildiği gibi, hadislerin Kur’ân ile karşılaştırılması gerçekte, bir anlama problemidir. Yanlış anlama neticesinde bazı hadislerin Kur’ân ile çeliştiği öne sürülmüştür. Meselâ, “Benim kabrim ile minberim arası, cennet bahçelerinden bir bahçedir”386 hadisi “Cennetü’l-me’vâ da onun (sidretü’l-münteha) yanındadır”387 âyetiyle çeliştiği için tenkit edilmiştir. Halbuki hadisteki ifade mecazdır. Hadiste Hz. Peygamber’in kabri ile minberi arasının aynıyla bir cennet bahçesi olduğu değil, burada kılınan namazın ve yapılan zikrin insanları cennete götüreceği anlatılmak istenmiştir.388
Gazzâlî, Tehâfutu’l-felâsife ‘sinde şöyle diyordu: Bir şeyin akılla ispatlanamaması, onun bâtıl olduğu anlamına gelmez. Hele ona inanılamayacağı anlamına hiç gelmez; çünkü bir şeye inanabilmemiz için bize başka kaynaklardan başka bilgiler de gelmektedir.859 Bu nedenle “Akıl üstü gerçeklerin mevcudiyeti de aklîdir”860 denilmiştir. Binaenaleyh, özellikle metafizik konularda, doğmatizmin yerine ihtimalciliğin (sınırlı doğmatizm) tercih edilmesinin daha uygun olacağı açıktır.861 859 Aydın, Din Felsefesi, s. 11. 860 Çakan, Hadislerde Görülen İhtilaflar, s. 163 861 Çelebi, İslâm İnancında Gayp , s. 96
Meselâ, Resûlullah (s.a.s.) bir hadislerinde “Siz usanmadıkça (melel), Allah usanmaz” buyurmuştur.976 “Allah hakkında “usanma” söz konusu değildir. Bu, dil âlimlerine göre Resûlullah (s.a.s.)’in “Siz usandığınızda Allah usanmaz” sözünden anlaşılmaktadır. Zira, “melel” (usanma) sizden beklenir; fakat Allah’tan beklenmez (mevhum). Bu sözün bir benzeri Arap dilinde de kullanılmaktadır. (Araplar) bir kişiyi söz söyleme kuvveti, sözünün güzelliği ve sanatı konusunda övmek istediklerinde, “Falanca kişi, hasmı bırakmadıkça, hasmına olan husumeti bırakmaz” derler. Bu sözle, onun hasmının bırakmasıyla bırakacağını kastetmezler. Eğer bu mânayı kastetseler, övdükleri kişiye bir fazilet ispat etmiş olmazlar. Zira, bu durumda o da, hasmının bırakmasıyla biten bir söz söyleme kıymetine sahip olmuş olur... Resûlullah (s.a.s.)’in “Siz usanmadıkça Allah usanmaz” sözü de, siz usanırsınız ve bırakırsınız, Allah ise -O’nda, daha önce de usanma ve bırakma niteliği bulunmuyordu- sizin usanmanız ve bırakmanızdan sonra da hâli üzeredir, anlamındadır.”977 Bazı yorumcular da “melel”in lazımı mânası olan “Allah gadab etmez ve siz ameli terk edip, O’na dua etmeyi ve yönelmeyi bırakmadıkça da sizin sevabınızı kesmez” mânasının kastedildiğini, gerçekte bunun “melel” olmadığı halde ona benzediği için “melel” diye adlandırıldığını söylemişlerdir.978 976 Müslim, Salâtu’l-müsâfirîn, 221; Ahmed b. Hanbel, II, 257. 977 Tahâvî, Müşkil , II, 118; İbn Kuteybe, Te’vîl, s. 211; İbn Fûrek, Müşkilü’l-hadîs , s. 273. 978 İbn Fûrek, Müşkilü’l-hadîs , s. 272.
Hadisin Kur’ân’la karşılaştırılması, hadisin anlaşılması (fıkh) ve yorumlanması (tevil) için bir zarurettir. Nitekim islâm bilginleri hadisleri yorumlarken veya muhtemel yorumlardan birini tercih ederken Kur’ân’a uygunluk ilkesine riayet etmişlerdir.398 Ancak hadisin sıhhatinin belirlenmesi ve delil kabul edilmesi için Kur’ân’a arzedilmesinin, genel ve temel bir esas olarak ileri sürülmesi kanaatimizce isabetli değildir.399 Hadisin sıhhatinin tesbiti için bu kriterin, nihaî bir esas gibi kullanılması, hatalı bir yaklaşımdır. Çünkü her ilim dalının konusu, gayesi ve bunlara uygun olarak metodu farklıdır. Nakli ilimlerde ilk yerine getirilmesi gereken husus naklin sıhhatidir. Dirayet yönü ne kadar önemli olsa da, ona öncelik tanınması durumunda nakli ilmler akli ilimlere dönüşür. Hadislerin akıl yönüyle incelenmesi ise, muhaddisten ziyade müçtehidin vazifesidir. Bu açıdan hadisçinin müçtehidin yanındaki konumu, eczacının doktorun yanındaki konumu gibidir.400 Kısaca, sahih hadisin Kur’ân’a arzı, hadisçilerin kesinlikle kabul etmediği bir metoddur. 398 Meselâ bk. Tahâvî, Müşkil, II, 113, 206. 399 Bu kanaatteki hadisçiler için bk. Muhammed Uveyda, Muhammed İmâra’nın “esSünnetü’n-nebeviyye masdarun li’l-ma’rife” adlı bildirisine yaptığı ta’lîk, (es-Sünnetü’nnebeviyye ve menhecuha fî binâi’l-ma’rifeti ve’l-hadâra), Ummân 1992, II, 445. 400 Mustafa Sabri, el-Kavlu’l-fasl, s. 52, 53.
Reklam
30 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.