Deli gibi okuyan, ki bazen bu konuda psikopata bağladığı bile görülebilir; okudukça düşünen; düşündükçe mutsuz olan; mutsuz oldukça tekrar okuyan bu döngünün içine sıkışmış sıradanın da sıradanı garip bir havvakızıdır vesselam. Kah ateşli bir feminist, kah havası alınmış bir sosyalist, kah tasavvufun sınırlarında kendini arayan kayıp bir kişilik... İnsan olmanın anlamını idrak ederken kaybolmaktan da korkmuşluğu vardır, yalnız bu durum aramızda kalsın;) Selam ve saygı ile... YAMAK'DAN:)
Bir evi yuva yapan içindeki eşyalar değildi, aynı çatıyı kiminle paylaştığındı. Keza o çatının altını dolduran eşyalara huzur veren, ne renkleri ne de biçimleriydi. Bir evi huzurlu kılan yine insandı.
Kitap akıcılığın yanında Nazlı'nın sözleri kitaba ayrı heyecan ve komedi katmış. Ben yazarımızın açıkçası bu kitabını çok beğendim.
30 yaşında, 9 yıllık evliliğini aldatılma yüzünden bitiren, bir de o evlilik uğruna okulundan ve kariyerinden vazgeçmiş bir kadın. Nazlı'da güçlü bir kadındır. 30 yaşındadır ve aşkı uğruna, evliliği uğruna bıraktığı okuluna yeniden dönmek istemektedir! Aslında kendine ait işlettiği mini, şirin mi şirin bir pasthanesi vardır. Ancak onun aklı yarım bıraktığı okulundadır... Tüm hikaye Siyasal Bilimleri Fakültesi'ne yeniden dönmesiyle başlar. Okula dönmüştür dönmesine ancak hiçbir şey bıraktığı gibi değildir... Okulun popüler kızı Nazlı 10 yıl önceki bıraktığı okulunu eskisi gibi olmadığını görür.
Anlatım dili sade ve oldukça anlaşılır. Her kesimden insanların rahatlıkla okuyacağı, okurken eğleneceği biraz da hüzünleneceği bir kitap...
Okumanızı öneririm....
Nasıl başlasam kitabı anlatmaya bilemiyorum. Gözyaşlarıma engel olamıyorum ama aynı zamanda kızgınlık da var içimde. Neden diyorum, neden bu kadar zor gururunu, inadını bi kenara bırakıp affetmek? Neden bu kadar zor birini yitirmeden önce affetmek?
Kalp sızısı olan aşık evladını kaybetmiş bir kadın Burçin. Kahrolası inadıyla beraber sevdiği adamı Serdar'ı da beraberinde sürüklüyor bu yalnızlığa. Serdar'ın insanlara güvensizliği, çocukluktan gelen sevgi yoksunluğu; sevdiği kadını elleriyle itiyor, uzaklaştırıyor kendinden istemeden. Bir yuvaya sahip olamayan Berrin, Serdar'la o yuvaya sahip olduğunu o yuvanın Serdar olduğunu düşündüğü sırada kaybediyor güvenini.. İki yaralı insanın hikayesi bu kitap. Hayat mutsuz olmak ve mutsuz etmek için çok kısa. En güzel bu şekilde özetlenebilir bu kitap. Elindekini kıymetini kaybetmeden, yitirmeden bilmek gerek. Anı yaşa, sevdiklerinle yaşa! Geçmişe takılıp kalma, seviyorum dediğini sahiplen ve onu kaybetme!
Derinliği olmayan bir kitap, Sophie Kinsella esintileri var ama zorlama olmuş biraz. Okurken hissettiğim yapmacıklık çok rahatsız etti. Belki
20’lerimde okusaydım severdim, Ekin Atalar sevmiştim o dönemler.