Çünkü yerleşik olan da, aslında oradan oraya dolaşan bir gezgindir, sadece bunu bilmek istemez; gideni yanında tutmak istemesinin nedeni, kendisine gitme zorunlulugunun hatırlatılmasını istememesidir.
Hiçbir insanın ölümü iz bırakmadan geçip gitmez, serbest kalmış ruhun bir parçası, ölenin yakınlarına miras kalır ve onları, kendi insanlıkları içinde daha da zenginleştirir.
yıllarca kadın kliniginde çalışmış bir kadın dogumcu olarak, insan bedeninden çıkanp aldıgımız bir varlıgın, dünyayla başa çıkmak ve dünyanın acısını çekmek için gerekli olan her şeyle donanmış olduguna bir kez daha şaşırdım. Göbegini kestigim çocuk erkekti
Rahatına düşkün olanların, yaşamın diger şeylerinde oldugu gibi, sözcük ve düşünceleri de sonuna kadar kullanma alışkanlıklan oldugundan, bir an düşündükten sonra tekrar etti: "Çenesi öyle düşük ki."
çocukluğumuz kadar yakın o mart gününü anımsamak istiyorum, çünkü bellegimiz tam da böyle bir şeydir: Şunun ya da bunun altını çizer ve böylece yaşam ve ölümle aynı anda karşılaşır, aslında belki de hiç önemli olmayan tek bir anı kaydeder; fakat bellek, o an'a, olmuş olanın anlam ve suresini bahşettiği ve insan varlıgının sebebini dogaya, ölum ve yaşamın ötesine, degiştirilemez olana bagladıgı için, o mart günunu anımsamak istiyorum; diger günlerden pek farklı olmamasına ragmen, yine de kendine ait bir anlamlılıkla dolu olan o günü.