Jean Cocteau, soylu bir ailenin oğlu olarak Paris’te 1889 yılında dünyaya gelmiştir. Çok iyi bir sanat eğitimi almış ve daha küçük yaşlarda edebiyat çevresi içinde büyümüştür. Ailenin soylu ve zengin olması ona pek çok kapıyı da açmıştır.
Jean Cocteau, lise yıllarında şiir ve öyküler yazmaya başlamış ve çeşitli öykülerini kendisi sinema ve tiyatroya uyarlamıştır. Zamanla dahi bir sanatçı olarak anılmaya başlamıştır. 2. Dünya Savaşı sırasında Sahtekar Thomas ve Büyük Sapma isimli romanları ile Müthiş Çocuklar öykülerini yayınlamıştır. Müthiş çocuklar isimli hikayede, ayakta duramayan bir gencin dünyadan kaçışını anlatmıştır. Genelde ağır dramları ile kendini kanıtlayan yazar, bir dönem Picasso’nun yaptığı sahne dekorları ve Honnegger, Milhaud gibi müzisyenler ile birlikte mitolojik öyküler sahnelemiştir. Meşhur dram mitolojik öyküler olan Antigone, Oedipe-Roi, Kral Oedipus gibi öyküleri kendi tarzı ile yorumlamıştır. Senaryoları ve sinema filmleri ile klasikler arasına giren yazarın meşhur filmleri; Şairin kanı, Edebi dönüş, Güzel ile Canavar sayılabilir. Ayrıca sinema ve tiyatro için pek çok insanda eğitmiştir. Jean Cocteau, 11 Ekim 1963 yılında vefat etmiştir.
Turgut Uyar için;
“Zaten şair doğmuştur.
Bir adamın şair olması, bir yazgıyı, bircehennemi kabullenmesi meselesidir.
Onun bütün hayatı, bu cehenneminiçinde geçmiştir,” demiş....
“Gerçek şair; şiirsel olmaya çalışmaz,
bir bahçıvanın güllerini koklaması gibi”dir..
bakış açısına katılmamak ne mümkün.
o halde bu betimleme için
Jean Cocteau'ya teşekkür ederiz..
Neyse neyse... şairlik doğuştan gelen bir yetenek mi bilemiyorum ama bu işin hakkını vermenin zor olduğunu gerçekten biliyorum....
Turgut Uyar'ın bu kulvarda müstesna bir yeri vardır şüphesiz ....
Şiir ve şair-ozan hakkında tez yazacak değilim.... neden bu sabah yumruk yemiş edebiyat eleştirmeni gibi şiir ve şaire taktığımı bende bilmiyorum... bilen varsa da beri gelsin.... dahası can sağlığı... en çoğu günaydınnnnn ve GERİSİ HAYAT diyen bir filozof tanıyorum... selamlar saygılar yine baki....
"Yöntemim basittir benim: Şiire karışmamak. O kendiliğinden gelmelidir. Yalnızca onun adını çağırmak onu kaçırır. Bir masa yapmaya çalışırım ben. Orada yemek yemek, sorular sormak ya da orada ateş yakmak sırası gelir size." der Jean Cocteau ve şairlikten çok başka meslekte yer verir şairliğe: "Bir masa yapıyorum. Daha sonra bu masaya ne olacağı beni ilgilendirmiyor. Ben marangozum. Ruh çağırıcılar gelir, masa üzerine ellerini koyarlar ve onu konuşturmaya çalışırlar. Masa konuşur ya da konuşmaz. Fakat ruh çağıran bir marangoza pek rastlanmaz." 9 şiirden oluşan bu küçük kitapta masa benle konuşmadı (belki çeviriden dolayı) ama her halükarda Jean Cocteau derin bir saygıyı hak ediyor. Mezartaşında yazdığı gibi: "Sizinle kalıyorum."