Kitaplar insanın hayatını kurtarır mı? Okumak, yazmak? Kurtarır elbette, zifiri karanlıkta boğulurken bile kör kuyunun taaa dibinden çekip çıkarıverirler.
Jeannette Winterson bunun en güzel örneğiymiş meğer. Minicikken evlat edinilmiş ve çocukken hem fiziksel hem psikolojik şiddete maruz kalmış. Halk kütüphanesine gittiğinde okumaya nereden başlayacağını bilemediği için A’dan Z’ye İngiliz nesir edebiyatını okumaya başlar ama esas T.S. Eliot’ın bir şiirine çarpılır. “Kurgu ve şiir ilaçtır,şifadır” diyen Winterson’ın bu şifasını yine üvey annesi elinden almaya çalışır; kitaplarını bahçede yakar. O ise “onlar yalnızca birer nesneydi,taşıdıkları şey çoktan içime gelip yerleşmişti bile” der ve bir de ekler : Madem okuduklarım yakıldı, ben de kendiminkileri yazarım.
Yaşadığı bir sürü travmaya rağmen hayat boyu sevgiyi aramaktan ve varlığına inanmaktan hiç vazgeçmemesi başta olmak üzere bir çok şeyden etkilendiğim bir kitap oldu. Kitaba ismini veren cümlenin geçtiği yer çok dokundu mesela.Çok samimi bir iç döküş olmuş bir kere. İlk olarak Shakespeare Yeniden serisi için yazdığı başarılı kurgusuyla dikkatimi çekmişti,şimdi ilgi ve marakım daha da arttı. Kitaptan güzel bir alıntıyla daha sonlandırmak istiyorum:
“Hep, her şeyi dönüştürebilmek için gereksindiğimiz şeyin -mucizenin-başka yerde olduğunu düşünürüz,oysa genellikle yanı başımızdadır. Bazen de o biziz,kendimiz.”