Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

José Ortega y Gasset

José Ortega y Gassetİnsan ve ''Herkes'' yazarı
Yazar
8.5/10
227 Kişi
1.011
Okunma
208
Beğeni
13,4bin
Görüntülenme

José Ortega y Gasset Gönderileri

José Ortega y Gasset kitaplarını, José Ortega y Gasset sözleri ve alıntılarını, José Ortega y Gasset yazarlarını, José Ortega y Gasset yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bir halkın önceden bir "karakteri" bulunduğuna, tarihinin işte o karakterin açılımı olduğuna inanıldığı sürece konuşmaya başlamanın bile yolu yoktur. Çünkü insani olan her şey gibi, "ulusal karakter" de doğuştan gelen bir armağan değildir, bir üretimdir. Ulusal karakter tarih boyunca yapılır, bozulur, sonra yeniden yapılır.
(...) çağımızı temsil eden gruplar arasında birini bulamayız ki, yaşam karşısındaki tavrı, kendisinin her türlü hakka sahip olduğu ve hiçbir zorunluluğu bulunmadığı inancına indirgenmesin.
Sayfa 219Kitabı okudu
Reklam
(...) milliyetçilik de saplantıdan öte bir şey değil, yeni şeyler icat etme ve büyük girişimlere el atma görevinden sıvışmak için bir özür sadece. Kullandığı araçların basitliği ve göklere çıkardığı adamların düzeyi, onun tarihsel yaratıcılığa hepten ters düştüğünü fazlasıyla ortaya koymakta.
Bugünkü yaşam bir ara rejimin meyvesi, tarihsel dünyanın iki düzenlemesi arasında kalmış bir boşluk: Geçmiş düzenle gelecek düzen arasında. O nedenle özünde iğreti. Artık ne insanlar gerçekten hangi kurumlara hizmet etmeleri gerektiğini biliyorlar, ne kadınlar ne tip erkekleri gerçekten tercih ettiklerini.
Çelişkili bir durumla karşı karşıyayız: içtenliği baş tacı eden, ama aynı zamanda sahteliğin ta kendisi olan bir yaşam tarzıyla.
Artık "zamanın olgunluğu" diye bir şey yok, çünkü o önceden saptanmış, berrak, şaşmaz bir geleceği gerektirir.
Sayfa 214Kitabı okudu
Reklam
ulusları yaratan süreç Avrupa'da hep şu ritmi izlemiştir_
1. aşama. Devleti farklı halkları bir siyasal ve ahlaksal birlik çerçevesinde kaynaştırma olarak hissettiren Batı'nın kendine özgü içgüdüsü, coğrafi, etnik ve dilsel bakımlardan birbirine en yakın bulunan gruplar üzerinde etkili olmaya başlar. O yakınlık ulusu kaynaştırdığından ötürü değil, birbirine yakın olanların farklılığı daha kolaylıkla dizginlenebildiğinden. 2.aşama. Pekişme dönemi, yeni devletin ötesindeki diğer halklar yabancı ve az çok düşman olarak algılanır. Ulusal sürecin bir tekelcilik görünümü aldığı, devletin içine kapanma eğilimine girdiği dönemdir bu; sözün kısası, bugün milliyetçilik dediğimiz şeydir. Gel gelelim diğerleri siyasal düzlemde yabancı ve düşman olarak algılanmaktayken, ekonomik, zihinsel ve ahlaksal düzlemde onlarla birlikte yaşanılmaktadır. Milliyetçi savaşlar teknik ve ruhsal farklılıkları tesviye etmeye yarar. Alışılmış düşmanlar tarihsel olarak türdeşleşirler. 3. aşama. Devlet tam anlamıyla yerleşmiştir. O noktada yeni girişim başlar: Daha düne kadar düşman olan halklarla birleşmek. Ahlaksal bakımdan ve çıkarlarında bize yakın oldukları, daha uzak ve daha yabancı gruplar karşısında birlikte bir ulusal çember oluşturduğumuz kanısı pekişir. Ve işte böylece yeni bir ulus fikri olgunlaşır.
Sayfa 210Kitabı okudu
(...) çünkü bir ulus varlığının hiçbir anında olup bitmiş değildir. Başka devlet türlerinden onu ayıran da budur. Ulus her anında ya oluşmakta ya da dağılmaktadır. Üçüncü olasılık yoktur. Onu benimseyenlerin sayısı ya artmaktadır ya eksilmektedir, devletinin o anda canlı bir girişimi temsil edip etmediğine bağlıdır.
(...) ama ulus, ortak bir tarihe sahip olmadan önce o topluluğu yaratmak zorunda kalmıştır, yaratmadan önce de onu düşlemiş, dilemiş, tasarlamış olmalıdır. Ve ulusun var olması için kendine ait bir projesi bulunması yeterlidir, daha sonra o proje gerçekleştirilemese, uygulama aşamasında başarısız kalsa da olur, nice kez görülmüştür bu. O durumda yarım kalmış bir uluslaşmadan söz ederiz.
(...) ulus kavramı hala tarihe, toprağa, soya bağlı olmayı bir çeki taşı gibi sürüklemekte; ama yine aynı nedenle, o fikirde hep özendirici bir yaşam programının çevresinde salt insan birliği ilkesinin baskın çıktığını görmek şaşırtıcı.
Reklam
İnsanın gözünde her şey ancak ve ancak geleceğe bağlı olarak anlam taşır.
bir halkın varlığı her gün yinelenen bir halkoylamasıdır_
"Tarihte ortak zaferleri, halihazırda ortak bir iradesi bulunmak; birlikte büyük işler başarmış olmak, daha başkalarını başarmayı dilemek; işte bir halk olmanın temel koşulları bunlar. Geçmişte şanlı sayfalardan ve pişmanlıklardan oluşan bir miras; gelecekte gerçekleştirecek ortak bir program."
(...) devlet bir ortak girişim projesiyse, salt dinamik bir gerçeğe sahiptir; bir oluşturmadır o, icraatta ortaklıktır. Buna göre, o girişime katılan herkes devletin etken bir parçasıdır, politik öznedir _soy, kan, doğum yeri, toplumsal sınıf, hepsi ikinci planda kalır. Siyasal anlamda birlikte yaşamak için halklara bir ad veren, o eskilerde kalmış, geçip gitmiş, geleneksel belleklerde yitmiş _özetle, reform kabul etmeyen, alınyazısı gibi_ bir topluluk değildir, somut icraata girişen geleceğin topluluğudur. Dün olmuş olduğumuz şey değildir bizi devlette birleştiren, yarın elbirliğiyle yapacağımız şeydir. Batı'da siyasal birliğin eski devleti tutsak etmiş olan tüm sınırları bir sıçrayışta aşıvermesi bundandır. Öyledir, çünkü Avrupa insanı homo antiquus'a kıyasla geleceğe açık bir insan gibi davranır, bilinçli olarak geleceğin içine yerleşmiştir, bugünkü tavrını da oradan belirler.
Ulusal devletin sırrını biyolojik ya da coğrafi nitelikli, özüne yabancı ilkeler yerine, o tür bir devlet olarak özel esininde, kendi politikasında aramaya karar vermek şart.
ulus devlet hakkında_
Fransa, İngiltere, İspanya, İtalya ya da Almanya diye adlandırdığımız, ortak bir iktidarın hakimiyeti altında milyonlarca insanın birlikte yaşamasını sağlamış olan sahici güç nedir acaba? Başlangıçta kan birliği değildir, çünkü o bedenlerin her biri pek değişik kan selleriyle sulanmıştır. Dil birliği de değildir, öyle ya, bugün bir devlet çerçevesinde toplanmış bulunan halklar farklı diller konuşuyorlardı, hatta halen de konuşuyorlar. Bugün ulaşmış bulundukları göreceli ırk ve dil türdeşliği daha önceki bir siyasal birleşmenin sonucudur. Demek ki, ulusal devleti yaratan ne kandır, ne de dildir; dahası, kökenlerdeki alyuvar ve sesleme farklılıklarını aynı düzeye getiren etmen ulusal devlettir. Ve her zaman böyle olmuştur. Asla demesek bile, pek az kez devlet daha önceki bir kan ya da dil ortaklığıyla örtüşmüştür. İspanya bugün bir ulusal devletse, nedeni dört bir yanında ispanyolca konuşuluyor olması değildir. Somut olguların sunduğu tüm durumlara saygıyla yaklaşarak, şu savı benimsersek gerçeğe daha çok yakınlaşırız: Herhangi bir genişlikteki bir alana yayılmış bulunan her dil birliğinin öncesinde büyük bir olasılıkla bir siyasal birleşim yatar. Devlet her zaman pek basiretli olmuştur.
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.