1968 yılında Samsun’un 19 Mayıs ilçesinde doğdu. 1990 yılında Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden mezun oldu. 1991 yılında aynı Fakülte’ye Dinler Tarihi Araştırma Görevlisi olarak atandı. 1993 yılında OMÜ Sosyal Bilimler Enstitüsünde Dinler Tarihi alanında yüksek lisansını tamamladıktan sonra Mayıs 1994 yılında doktorasını yapmak üzere Ondokuz Mayıs Üniversitesi tarafından İngiltere’ye gönderildi. Burada Birmingham Üniversitesine bağlı Centre For The Study Islam and Christian-Muslim Relations adlı merkezde doktorasını tamamlayarak Temmuz 1998’de Türkiye’ye dönen Aydın, Nisan 1999’da Dinler Tarihi Anabilim Dalına Yardımcı Doçent olarak atandı. Nisan 2003’de Doçent ve Ocak 2010’da da profesör unvanını aldı. Aydın, Aralık 2008-Temmuz 2012 tarihleri arasında OMÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü olarak görev yaptı. ULAKBİM Sosyal ve Beşeri Bilimler Veri Tabanı Komitesi üyesi olan Aydın, genel olarak Dinler ve Kültürlerarası Diyalog, Dinsel Çoğulculuk, Birlikte Yaşama, Çağdaş Hıristiyan Teolojisi ve Tarihsel İsa Araştırmaları alanlarında araştırmalarda bulunmaktadır. Türkçe ve İngilizce yayımlanmış pek çok makalesi ve kitabı bulunan Aydın’ın çalışmalarına uluslararası ve ulusal kitap ve makalelerde çok sayıda atıf yapılmıştır.
"Yeni Hristiyan bireylerin dine giriş törenleriyle ilgili anlatılan öyküler korkunçtur. Bu öykülerden birine göre törenin kendisi için yapıldığı gafil kişiyi yanıltmak için bir bebek tamamen unla kaplanır ve mevcut Hristiyan üyeler tarafından din yeni girecek kişinin önüne konur. Yeni üyenin önüne konan nesneyi yumruklaması ondan talep edilir. Unla kaplı olduğu için önüne konan nesnenin bebek olduğu anlaşılmaz. Aday bilmeden bebeği yumruklar ve bebek de aldığı darbelerle ölür. Bu arada bebeğin kanı una karışır. Onların susamış tutaklarıyla içtikleri bebeğin kanı, şevkle yedikleri ise bebeğin kol ve bacaklarıdır. Bebek artık onların ahitlerini mühürledikleri kurbandır... İşte bu onların ritüelidir."
Daha sonra petrus olarak adlandırılacak olan balıkçılıkla uğraşan Simon ve kardeşi Andreas'a "Arkamdan gelin, sizleri insan tutan balıkçılar yapacağım diyerek ilk öğrencilerini seçer."
yastığıma birikmiş saç tellerin
her birine yazılası bir şiir
en güzel yerin gözlerin desem…
seni seviyorum diye anla bunu.
gözlerini seviyorum,
gözlerin çiçekçi çingenenin bahanesi…
bu sigarayı seninle içiyorum
masada senin gülümsemen
bir bakışın var ki,
masa ile aramızda dert oluyor.
Gottfried Leibniz, Spinoza’nın Panteizm inancını ve Descartes’in Atomizm’ inancını nasıl uzlaştırabilmiştir?
Sadece 1 soru için 1 kitap okunulurmu ?(
Hristiyanlık )
Evet okunur çünkü Leibniz gibi benzeri rasyonalist filozofları Hristiyan konsepti içinde değerlendirmek gerekir.Hristiyanlık hakkında malûmat sahibi olmak icab ediyor.
Şarlman impatorluğun dönemin önemli keşiş ve bilim adamlarından olan York'lu Alcuin'i (ö. 804) sarayına davet ederek ondan bir eğitim sistemi inşa etmesini istemişti. Alcuin, yeni bir temel eğitim sistemi ve yedi liberal sanatın talimi üzerine oturan bir yüksek öğretim sistemi kurmuştur.
Erken dönem Kilise Babaları döneminden itibaren Avrupa'da üniversite sisteminin kurulmasına öncülük eden adımların atılmasına kadar birçok alandaki öncülüğüyle Katolik Kilisesi aynı zamanda entelektüel bir yapıya da sahipti.
Hristiyanlıkla ilgili yazılmış çok kapsamlı bir başvuru kaynağı.
1- Kitabımız dili oldukça anlaşılır şekilde uzmanlık alanı dışında sıradan okuyucuların da rahatlıkla anlayabileceği şekilde yazılmış. Kitabın objektifliği için olsa gerek tüm kaynaklar islam dışı özellikle hristiyan yazarın eserlerinden derlenmiş.
2- Kitap Hristiyanlıkla ilgili
The Nun filminde gördüğüm İsa'nın kanı mevzusundan müteakiben birkaç kaynak okuma gereği duydum. Filmleri film diye izleyip geçmemek mühim. Zira altında ne bilgi haznesi yatıyor-ki zihinsel doyumun zirvesini yaşatıyor. Gelgelelim İsa'nın kanı mevzusuna. Genel anlamda peygamberlerin kanının toprağa karışması toprağın hiçbir zaman yeşermeyeceği, hiçbir zaman hayat bulmayacağı anlamına geliyormuş. Bundan mütevellit ölen peygamberlerin kanlarına baş melekler tarafından müdahele ediliyormuş. Bu durum yalnızca pagan inancında böyle. Örn- Hz. Muhammed'in savaş esnasında dişinin kırılıp akan kana müdahele edilmesi gibi gibi. Fakat İsa'da durum farklı. İsa'nın yaşamını sonlandıracak mızrak darbesi sonrasında akan kanları saklamak amacıyla yarılan kısma tutulan kutsal kase, İsa'nın tüm bunların yaşanacağını bilip öncesinde kendi kanını şarap kadehinde sunması... Çok ilginç. Kim neye inanır bilemem, o sizin kendi iç muhakemeniz. Lakin fazla bilgi göz çıkarmaz.
Ben kitap okurken bana neler kattığına çok değer veririm. Bu kitap bana araştırmam ve öğrenmem için yol gösterici oldu. Kitapta Hz Isa'nın ne durumda olduğunu hem Kuran-ı Kerim'e hem Incil'e hem tarihi bilgilere atıf yaparak mantık çerçevesi içerisinde ele alıyor. Yazar İlahiyat Fakültesi, Felsefe Ve Din Bilimleri Bölümü, Dinler Tarihi Anabilim Dalında profesör. Bu da akademik çerceveden bir bakışla kitabı yazdığını hissettirmiş.