Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Necip Hablemitoğlu

Necip HablemitoğluKöstebek yazarı
Yazar
9.1/10
574 Kişi
2.033
Okunma
277
Beğeni
11,5bin
Görüntülenme

En Eski Necip Hablemitoğlu Sözleri ve Alıntıları

En Eski Necip Hablemitoğlu sözleri ve alıntılarını, en eski Necip Hablemitoğlu kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Köstebek Önsöz
Yıl 1925. Büyük Atatürk, genç Cumhuriyetin yurttaşlarına ve dış ülkelere şu tarihi mesajı veriyordu: “Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve meczuplar memleketi olamaz”...
Necip Hablemitoğlu (28 Kasım 1954 - 18 Aralık 2002)
Türkiye Cumhuriyeti, tarihinin en karanlık, en hazin dönemini yaşıyor. Bir tarafta, Türkiye Cumhuriyeti’ni koşulsuz savunan, Atatürk ilke ve devrimlerinin sahibi ve takipçisi, aydınlanmacı, tam bağımsızlıkçı, sömürünün her türüne karşı, evrensel barıştan yana, yurtsever, ilerici,çağdaş,ulusalcı kesim var. Ancak, ne bir siyasal partiye,
*Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Öğretim Görevlisi Dr.Necip Hablemitoğlu 05.08.2002 Çankaya-AnkaraKitabı okuyacak
Reklam
Onun gerilik ve taassup denizinin bütün fırtınalarına karşı yalnız göğüs germesi ruhundaki inkılapçılık ateşinin en yüksek bir delilidir.
Türk dilinin birinci ıslahçısı Ali Şir Nevai ise, ikincisi hiç şüphesiz Gaspıralı İsmail Bey'dir.
1911 yılında Yusuf Akçura 'ya yazdığı bir mektupta : "Türk Yurdunda çıkmış 'Büyük Milli Emeller ve Türk Alemi'ni dikkatle okudum. Başlarından biraz korkmuştum. Sana malum korkak değilim, ama Kafdağı, heybe dolu azıksız geçilmez olduğundan yalınayak atılmasınlar dedim "
İşte 19.yy ikinci yarısında gözler önüne serilen belgeleri ile sabit bir tablo : Sibirya 'nın uçsuz bucaksız buzlu çöllerinde kökleri ile sökülen bir ağaç gibi terk edilmiş, ölüme mahkum yüzbinlerce Türk...
Reklam
"Ey aziz kardeşler! Satmak kolay, almak güçtür;gitmek kolay, dönmek güçtür. Yıkılmak, düşmek kolay ,kalkmak güçtür " Gaspıralı İsmail
"Tercüman" Gaspıralı İsmail Bey'in olağanüstü zekası ve kabiliyeti sayesinde kısa zamanda bütün Türk dünyasına yayıldı ve sürümü 20 bine yükseldi.
İsmail Bey'e göre sadece 1856 -1863 senelerine kadar Kırım'dan 475 bin Türk, Türkiye 'ye göç etmiştir. Bunların da çoğunluğu Rumeli tarafına geçmiştı.
Gaspıralı İsmail Bey , ezilen Rusya Türklerinin haklarını daha iyi arayabilmek için 1905 ihtilalinden sonra siyasi hayata atıldı. Umum İslam Partisini kurdu ve Rus Duma 'sına (parlamento ) kırka yakın delege ile katıldı.
Sayfa 109Kitabı okudu
Reklam
Cemaat hiyerarşisine göre, bir polis memuru, bir bekçi ya da bir astsubay üst bir konumda ise, cemaat hiyerarşisinde daha altta bulunan bir Emniyet Müdürü’nün ya da General’in, devlet ya da kurum hiyerarşisini dikkate almaksızın, o kişiye “biat” etmesi, bir başka ifadeyle onun emirlerine harfiyen uyması gerekiyor. Aynı şekilde, mübaşirin ya da zabıt kâtibinin “imam” olduğu bir sistemde, bu mübaşirin ya da zabıt kâtibinin, mürit hâkime emir vermesi, karar dikte ettirmesi gibi bir sonuç doğuyor. İşte, tarikatların ya da cemaatlerin güçlenip devlete sızdığı noktalarda, devlet hiyerarşisi resmen çöküyor. Türk Devleti, en önemli zaafını bu noktada yaşıyor...
Türkiye Cumhuriyeti, tarihinin en karanlık, en hazin dönemini yaşıyor. Bir tarafta, Türkiye Cumhuriyeti’ni koşulsuz savunan, Atatürk ilke ve devrimlerinin sahibi ve takipçisi, aydınlanmacı, tam bağımsızlıkçı, sömürünün her türüne karşı, evrensel barıştan yana, yurtsever, ilerici, ulusalcı kesim var. Ancak, ne bir siyasal partiye, ne basın ve yayın kuruluşlarına, ne de kendilerini destekleyecek ulusal sermaye gücüne sahipler. Ülkenin elden gidişini sessiz çığlıklarla izliyorlar
Polis Akademisi’nde müfredata dahil “Devlet Güvenliği ve Haberalma” adlı ders kitabında, Cumhuriyet döneminin en yaygın irticai hareketi olan Nurculuktan tek kelime ile bahsedilmemektedir. Bir başka ifadeyle, geleceğin Emniyet yöneticileri, nurculuk hakkında tek bilgi bilmeden, tehdit olarak algılamadan Akademiyi bitirmektedirler. Nurculuktan bahsetmeyen, gerçek yönleriyle Fethullahçılıktan bahseder mi, diye düşünüyorsanız, yavaş yavaş Emniyet Teşkilâtı’nı tanımaya başlıyorsunuz demektir. Bu kitapta, örneğin, “Zararlı Dini Akımlar” bölümünde, Ahmet Yesevi, Mevlana, Hacı Bektaş Veli, Yunus Emre gibi isimler, “İrticai Faaliyetler” ana başlığı altında açıklanmaktadır. “Türk Düşünce Tarihi” gibi bir ders ya da bağımsız bir bölüm başlığı altında okutulması gereken bu “aydınlık” isimleri, “İrticai Faaliyetler” başlığı altına dahil edeceksiniz; sonra da “kapkaranlık” Said-i Kürdi ve hempalarını-şakirtlerini bu başlık harici bırakacaksınız!.. Bunun adı bilim değil, Türklük değil, İslamiyet değil, insanlık ise hiç değil!..
Örgütlenme modeli itibariyle Türkiye’de bir eşi yoktur; örgütlenme modeli olarak, tamamı C.I.A. denetimindeki Moon, Falun-Gong, Scientology gibi tarikatlarla benzeşmektedir. Fethullahçılar, mevcut ekonomik kaynaklarını, yapılabilecek en akılcı ve en değerli alan, eğitim yatırımına tahsis ettiklerinden, diğer şeriatçı yapılanmalara kıyasla ülkemizin sadece bugününü değil, daha çok geleceğini tehdit etmektedirler. İşte bu yasa dışı yapılanmanın, eğitimin yanı sıra, en az onun kadar önemli olan istihbarat alanına yönelmesinde, birtakım stratejik gerekçeler rol oynamaktadır.
Sayfa 11
Fethullahçıların dergahı, tekkesi, zaviyesi yoktur; onların kolej adını verdikleri okulları, vakıfları, dernekleri, şirketleri, yurtları, ışıkevleri bulunmaktadır ve hepsi de –ışıkevleri dışında- yasal boşluklardan yararlanan, kâğıt üzerinde yasal kuruluşlardır.
Sayfa 134
Fethullahçıların üniversitelerdeki “hasım”larına yönelik taktik ve stratejilerini –yaşayarak, bedel ödeyerek öğrenen- bir akademisyen olarak, devam etmekte olan bir savaşımın mütevazi tarafıyım. 12 Eylül döneminden itibaren, intihal(66) dahil, her türlü iftiraya maruz bırakılıp, 3 kez üniversiteden uzaklaştırılan; toplam 76 ceza ve disiplin soruşturmasına ve de 100’e yakın idari ve adli davaya maruz ve muhatap bırakılan, ancak tümünden onanmış yargı kararlarıyla aklanan bir Cumhuriyet Tarihçisi olarak, diğer ülke ve devlet düşmanı yasadışı örgütlerin, tarikatların ve benzeri yapılanmalar yanı sıra fethullahçılara karşı mücadelemi de kesintisiz sürdürmekteyim. Yaklaşık 20 yıllık süreçte açılan dava dosyaları içinde yer alan binlerce belge, hiç şüphesiz, her fırsatta “din, ahlak, mukaddesat, fazilet, dürüstlük, namus” gibi kavramların ardına sığınan fethullahçıların, “hasım”larını tasfiye doğrultusunda sınır tanımaz etiksizliğinin göstergeleridir.
Sayfa 152
Reklam
Şunu aklınızdan çıkarmayın ki, şeytan için bir doğru adam, bir milyon görmezden daha büyük bir tasadır.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.